Felaketler Öldürmez, İhmal ve Tedbirsizlik Öldürür

24/08/2020

Son üç ayda Ankara, Burdur, Artvin, Rize, Van, Trabzon, Ağrı ve son olarak Giresun’da yaşanan sel felaketlerinde birçok yurttaşımız yaşamını kaybetti. Büyük maddi kayıplar yaşandı. Giresun’da 7 yurttaşımız hayatını kaybetti. 9 kişiyi arama-kurtarma çalışmaları da devam ediyor. 118 köy yolu ulaşıma kapandı.

Dünyada ’da küresel ısınma arttıkça afetler de çoğalıyor, seller ise küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle artık sıkça yaşanıyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin insanlar üzerindeki en yıkıcı etkileri ise, sıkça ve şiddetli şekillerde yaşanmaya başlayan doğal felaketler sonucunda oluşmaktadır. Kuraklık, sel, fırtına ve tayfunlar gibi doğal felaketler nedeniyle dünyanın dört bir yanında çok sayıda kişi ölmekte, yaralanmakta veya sağlıklarını kaybetmektedirler.

Seller ve Doğal Afetler Öldürmez Ama Rant Öldürür

Giresun’da Dereli, Doğankent ve Yağlıdere ilçelerinde büyük acılara ve hasara neden olan sel felaketi bizlere şu acı gerçekleri bir kere daha gösterdi:

Doğal felaketlere; Karadeniz sahil yolu ve HES’ler gibi  ekolojik dengeyi bozucu tahribatlar, toprak, su, bitki arasındaki doğal dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleler, yanlış arazi kullanımları, ormansızlaşma, rant politikaları, betonlaşan kentler, bilim dışı ve plansız kentleşme, karı önceleyip insanı öteleyen politikalar eklenince durum daha da vahim hale geliyor. Bir de bunların üstüne bent yapımı, nehir ve derelerin ıslahı, inşaat standartlarının yükseltilmesi ya da risk altındaki yerleşim birimlerinin güvenli bölgelere nakli gibi etkin önlemler alınmadığında ise her şey daha da kötüleşiyor.

Tarihten biliyoruz ki her türlü felaket önlenebilir, felaketler öldürmez ihmal ve tedbirsizlik öldürür. Kentler daha eski zamanlarda bile suyun akışına, gelgitlerin yükselişine, doğanın dengesini korumaya yönelik biçimlenip insanları heyelanlara, taşkınlara karşı korumayı öncelerlerken bugün bu önlemlerin alınmamasını nasıl açıklayabiliriz?

Yaşanılan Sel felaketi Yurttaşları Covid-19’a karşı Korumasız Bırakıyor

Seller insan sağlığını kısa, orta vadede ve uzun vadede etkileyebilmektedir.

Sellerin insan sağlığı üzerinde hemen ortaya çıkan etkileri, yükselen nehir suları sebebiyle meydana gelen boğulma olayları, seller sonucu taşınan ağır materyallerin insanlara çarpması sonucu meydana gelen ölümler ve yararlanmalardır.

Sellerin insan sağlığı üzerinde orta ve uzun vadede ortaya çıkan etkileri ise içme ve kullanma sularının kirlenmesi sebebiyle bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması (Kolera, Hepatit A gibi) veya felaket sonrası rutubetli, kalabalık ve sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda olan kişilerde solunum yolu hastalıklarının görülmesidir. Bunlara ek olarak sel sonrası Kanada'da yapılan bir çalışmada sel felaketi sonrası çocuklarda öksürük, hırıltı, astım, bronşit göğüs ağrısı, üst solunum yolu rahatsızlıkları ve göz kızarması gibi rahatsızlıklarda artış olduğu saptanmıştır. Bu ise yurttaşları Covid-19 Pandemisi karşısında daha korumasız ve zayıf hale getirecektir. Bu nedenle halk sağlığı açısından sel felaketi yaşayan yerlerde acil olarak tüm sağlık önlemleri eksiksiz alınmalıdır.

Giresun’da yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına baş sağlığı; geride kalanlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

İktidarı;

  • İkilim değişikliği karşısında başta Paris İklim Antlaşması olmak üzere gerekli anlaşmaları imzalamaya ve uygulamaya
  • Rant ve kar hırsıyla dere yatakları ve kenarlarında yapılaşma faaliyetlerine son vermeye
  • HES projelerini durdurmaya güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına daha çok yönelmeye
  • Ormanları ve ekosistemikorumaya  çağırıyoruz.  

22/03/2020

COVID-19 salgını bütün dünyaya gösterdi ki doğal varlıklar ticarileştirilemez, doğal varlıklar üzerinden kar elde edilemez. Kamusal olan hiçbir şey özelleştirilemez.

Su, tüm canlı ve insan yaşamının kaynağıdır. Bütün bir yaşamın kaynağı olması dolayısıyla ekolojik sistemin en temel maddesidir. Tüm bunlara karşın dünyada erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının %1’inden bile azdır. UNESCO'nun hazırladığı 2019 Dünya Su Raporuna göre iki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok, 4,3 milyar insan sıhhi tesisat kullanmıyor.

Rapora göre su kaynaklarına erişimi sınırlı olan insanların yarıdan fazlası Afrika ülkelerinde yaşıyor. Gecekondu mahallelerinde yaşayan insanlar, şehrin daha temiz bölgelerinde yaşayanlara göre 10 ila 20 kat daha pahalıya su alıyor. Ancak aldıkları suyun kalitesi büyük oranda daha düşük.   

2,7 milyar insan, yılda en az bir ay su sıkıntısı çeken havzalarda yaşıyor. 2050 yılında, dünya nüfusunun %40’ından fazlasının su stresi çeken havzalarda yaşaması bekleniyor.

Kısıtlı olan tatlı su kaynaklarının endüstriyel, evsel ve tarımsal atıklarla kirletilmesi tatlı su kaynakları üzerindeki baskının daha da artmasına neden olmaktadır. Öyle ki bir litre atık suyun temizlenebilmesi için sekiz litre temiz suyun kullanılması gerekmektedir.1

Temiz ve İçilebilir Suya Erişim İçin Belediyeler Göreve !

Türkiye, sanılanın tersine, su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke kabul edilmektedir. Ülkede 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alan yok edildi. Su fakiri olma yolunda ilerlemekteyiz.

Temiz ve içilebilir suya erişimin sağlanması ve su varlıklarımızın korunması konusunda belediyelerin önemli sorumlulukları vardır. Ancak, belediyelerin bu görevlerini layıkıyla yerine getirdiği söylenemez. Gerekli önlemlerin zamanında alınmaması nedeniyle yaşanan sorunlar artmaktadır.

Türkiye nüfusunun %9o’dan fazlası belediye sınırları içerisinde yaşamaktadır.  Artan kentsel nüfusla birlikte, içme suyu büyük bir sorun haline gelmektedir. Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenmektedir. TÜİK’in 2016 belediye su istatistikleri raporuna göre Türkiye’deki 1397 belediyeden sadece 436 ’sının atık su arıtma tesisi bulunmaktadır.2

Ülkemizde su meselesine karşı piyasacı bir yaklaşım yürütülmektedir. Oysaki su, ekonomik bir kalkınma aracı değil tüm canlıların yaşam hakkıdır!

Türkiye’de su fiyatları, fiyatların oluşumundaki kıstaslar belediye meclislerinin aldığı keyfi kararlar ile belirlenmektedir. Suyun yaşamsal gereksinim olması nedeniyle öyle anlaşılıyor ki belediyeler, suyu başlıca gelir kalemi görmeye başlamışlardır. Su kar edilecek bir doğal varlık değildir. Kar varsa doğanın sömürüsü söz konusudur.

Su hakkı bu anayasal güvence altına alınarak; su varlıklarının ticarileştirilmesi, metalaştırılması ve belediyeler tarafından üzerine kâr konularak satılması engellenmelidir.   Covid- 19 salgını gösterdi ki dünyada ve ülkemizde su hizmetleri bir kamu hizmeti olarak görülmeli ve herkesin yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilecek miktarda ve kalitede suya ücretsiz ulaşımı sağlanmalıdır.  

Derhal, su havzalarının üzerindeki kapitalist baskı kaldırılmalı, rant, yapılaşma, Hidroelektrik Santral (HES) lisansları/ su kullanım hakkı anlaşmaları, maden arama izinleri vb iptal edilmelidir. Sermayenin, yeraltı ve yüzeysel sulardan kaçak su çekmeleri engellenmeli, kullandıkları suyu arıtarak tekrar kullanmalarını sağlayacak yasal zorunluluklar getirilmelidir. 

Bilinmelidir ki; hiç kimsenin fiziki, ekonomik ya da başka nedenlerden dolayı suya erişimi engellenemez, su hakkı hiçbir şekilde gasp edilemez.

http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/turkiyenin_su_riskleri__raporu_web.pdf

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24874

01/08/2019

Ciğerlerimizi KAZmayın!

Çanakkale ilinde uzun süredir yürütülmeye çalışılan altın madenciliği faaliyetleri doğaya, insana, hayvana verdiği ve vereceği zararlardan ötürü büyük endişe ile takip ediyoruz. Çanakkale’nin tek ve alternatifsiz içme ve kullanma suyunun karşılandığı Atikhisar Barajının su havzası üzerinde bulunan, merkeze bağlı Kirazlı köyü, Balaban mevkiinde yapılan maden çalışması hem kentin hem de ülke gündeminin ilk sıralarında. Sivil toplum örgütlerinden sanatçılara, siyasilerden yurttaşlara her kesim altın madeni çalışmasının bir an önce durdurulmasını istiyor. Kanada menşeli uluslararası altın tekeli Alamos Gold’un, ortağı Doğu Biga Madencilik eliyle ağaç katliamı devam ediyor.

195 bin ağacın kesildiği düşünülünce durumun vahameti de ortaya çıkmaktadır. Bunun da yanında en önemli endişelerimizden bir tanesi de sinyanür ile altın çıkarma faaliyetleridir.

Atikhisar Barajı Risk Altında

Binlerce ağacın kesilerek ormanın katledilmesiyle yamaçlar tümüyle erezyona açık hale gelmiştir. Yakın tehlike olarak sağanak yağışlar ve sellerle on binlerce ton verimli ve organik maddece zengin orman toprağı Sarıçay ve diğer küçük derelerce taşınarak Atikhisar barajına ulaşacak ve  böylece barajdaki su kalitesi aniden bozulacaktır.

Sinyanür Zehir Saçıyor 

Yine altın çıkarmada kullanılan sinyanür tüm doğayı ve insanları zehirleyecektir. Siyanür, hidrojen siyanür (HCN), sodyum siyanür (NaCN) ve potasyum siyanür(KCN) gibi bileşikler halinde ya da serbest halde bulunur.

Su yüzeyinde bulunan siyanür HCN formuna dönüşür ve buharlaşır. Siyanür yüksek konsantrasyonlarda toprak mikroorganizmaları için toksiktir ve yeraltı sularına geçebilir. Siyanür havadan, içme sularından, toprağa değen cilt yoluyla ve siyanür bulaşmış yiyeceklerin yenmesi yoluyla vücuda alınabilir. Bunlar, birçok ağır hastalığa neden olacağı gibi ölümle de sonuçlanabilir.

Şimdi Dur Demezsek Yarın Çok Geç Olacak

Çanakkale ili sınırları içinde bir altın madeni işletmesi yaklaşık 1 yıldır üretim yapmaktadır, bir diğeri de böyle giderse yakın zamanda faaliyete başlayacaktır. Görüldüğü kadarıyla politikaları belirleyen karar vericiler, ortaya çıkabilecek sonuçları umursamadan, birkaç yıl içinde bölgemizde 10’a yakın altın madeni açmakta son derece kararlıdırlar. Bu Kaz Dağları’nın yok olması demektir. 

Kaz Dağları Yaşamdır Öldürmeyin !

Kaz Dağlar’ı suyu, endemik bitki örtüsü, zengin fauna ve florası ile  hem Çanakkale hem de Balıkesir bölgesinin en önemli bileşenidir. Kaz Dağları’nın en önemli özelliği Alpler’den sonra oksijenin en fazla olduğu yerler arasında bulunmasıdır. Kaz Dağı, üzerinde yükseldiği yörenin yer üstü ve yer altı su kaynaklarını oluşturan, besleyen ve onların sürekliliğini denetleyen en önemli yaşam kaynağıdır. Kaz Dağı, yüksekliği ve bölgeye bereketli yağışları taşıyan egemen hava akımları ile Akdeniz ve orta enlem siklonları açısından uygun bir konumda bulunması nedeniyle, yörenin daha nemli bir iklime, bu nedenle de doğal bitki örtüsü ve tarımsal etkinlikler açısından çevreye göre daha zengin olmasını sağlamaktadır.  Bu bölgede yapılacak her türlü insan kökenli faaliyet, ekosistem üzerinde baskı oluşturmaktadır. Endüstriyel hammadde, metalik maden arama ve işletme planlamaları Kaz Dağları’nın doğal peyzajına ve biyolojik zenginliğine karşı yapılan en olumsuz yaklaşımlardır. Bilinmelidir ki; doğal kaynaklarımız yok edildiğinde bir daha geri kazanılamayacak, biyolojik zenginliğin renkleri olan tür çeşitliliği hızla azalacaktır.

İktidar Yol Veriyor Uluslararası Tekeller Topraklarımızı Talan Ediyor!

Tek derdi kar sağlamak olan uluslararası altın tekelleri bu süreçten kazanç sağlayacak tek taraftır. Doğa kaybedecek, canlılar kaybedecek, halk kaybedecek ama altın şirketleri kazanacaktır. Mantık hep aynıdır: Uluslararası tekeller karlarını arttırmak ve sermayelerini büyütmek uğruna, dünyanın çeşitli yerlerinde siyanürü kullanmakta ve kazaları ya da çevreye, insana verilecek zararları hiçe saymaktadırlar. Yüksek kar hırsıyla hareket eden bu şirketler arkalarında ne tür bir enkaz ve felaket bıraktıkları konusunda en ufak bir endişe duymamaktadırlar.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği tüm dünyanın gündeminde olan bir konu iken ve geleceği ilgilendiren bir olay olmaktan çıkmış ve günümüzün konusu meselesi haline gelmişken bu aymazlık neden yapılmaktadır?

İklim değişikliğine karşı tüm dünya yeşil ve orman alanlarını korumak için adeta seferber olmuşken; yangınlarda kül olmasın diye gözü gibi bakarken ormanı yok edip altın çıkarmak nasıl bir akıl tutulmasına işarettir? 

İktidar, doğanın yararına katkı sağlayacak hukuki düzenlemeleri yapması gerekirken tam tersine doğa politikalarını yok sayan madencilik faaliyetlerinin önünü açmaktadır.

Kaz Dağları için,

Yaban hayat için,

Tüm endemik türler için,

Hava, toprak ve su için,

Yaşanılabilir bir Dünya için,

Mücadaleye devam!

 


 

 

22/03/2019

Su Doğal Varlıktır; Kimsenin Değildir, Piyasa Malı Hiç Değildir

Su, tüm canlı ve insan yaşamının kaynağıdır. Bütün bir yaşamın kaynağı olması dolayısıyla ekolojik sistemin en temel maddesidir. Tüm bunlara karşın Dünya’da erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının %1’inden bile azdır. Hâlen dünyada 2,7 milyar insan, yılda en az bir ay su sıkıntısı çeken havzalarda yaşıyor. 2050 yılında, dünya nüfusunun %40’ından fazlasının su stresi çeken havzalarda yaşaması bekleniyor.

Su varlıklarının kirlendiği ve tükendiği konusunda neredeyse her gün yeni bir veriyle karşılaşıyoruz. Türkiye’de son 50 yılda Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alan yok edildi.

Kısıtlı olan tatlı su kaynaklarının endüstriyel, evsel ve tarımsal atıklarla kirletilmesi tatlı su kaynakları üzerindeki baskının daha da artmasına neden olmaktadır. Öyle ki bir litre atık suyun temizlenebilmesi için sekiz litre.temiz suyun kullanılması gerekmektedir.1

Temiz ve İçilebilir Suya Erişim İçin Belediyeler Göreve !

Türkiye, sanılanın tersine, su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke kabul edilmektedir. Türkiye, “su fakiri” olma yolunda ilerlemektedir.

Temiz ve içilebilir suya erişimin sağlanması ve su varlıklarımızın korunması konusunda belediyelerin önemli sorumlulukları vardır. Ancak, belediyelerin bu görevlerini layıkıyla yerine getirdiği söylenemez. Gerekli önlemlerin zamanında alınmaması nedeniyle yaşanan sorunlar artmaktadır.

Türkiye nüfusunun %9o’dan fazlası belediye sınırları içerisinde yaşamaktadır.  Artan kentsel nüfusla birlikte, içme suyu büyük bir sorun haline gelmektedir. Örneğin, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde ortaya çıkan su yetersizliği, havzalar arası su transferi ile kapatılmaya çalışılmakta ve bu yöntem, su arzı güvenliğinin sağlanması için sihirli bir çözüm olarak kabul edilmektedir. Ancak, bu tür müdahaleler çok önemli ekonomik, ekolojik ve sosyal sorunlara yol açmaktadır, uzun vadeli olası sonuçları dikkate alınmadan ve havza ölçeğinde değerlendirme yapılmadan hayata geçirilmektedir.

Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenmektedir. TÜİK’in 2016 belediye su istatistikleri raporuna göre Türkiye’deki 1397 belediyeden sadece 436 ’sının atık su arıtma tesisi bulunmaktadır.2

Ülkemizde su meselesine karşı  piyasacı bir yaklaşım yürütülmektedir. 

Türkiye’de su fiyatları, fiyatların oluşumundaki kıstaslar belediye meclislerinin aldığı keyfi kararlar ile belirlenmektedir.

Temel bir hak olarak su hakkını ele aldığımızda; hiç kimsenin fiziki, ekonomik ya da başka nedenlerden dolayı suya erişimi engellenemez, su hakkı hiçbir şekilde gasp edilemez.

Su yönetiminde yapılan yanlışlar sonucunda sürekli artan faturalarla karşılaşıyoruz. Ama artan su faturalarına rağmen musluklardan su içemiyoruz.. “Suyun fiyatı arttıkça  tasarrufu sağlanacak” diyorlar ama bu önerme tasarruf sağlamaktan çok suyu finansman ve kar aracı olarak gören bir politikanın sonucudur.

Su Hizmeti Belediyelerin Kar aracına Nasıl Dönüştü?

1981 tarihli 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile su hizmetleri belediye bütçesinden koparılarak ayrı bir idare eliyle yürütülmeye başlanmıştır. Büyükşehir belediyelerine özgü olan bu yapı bugün büyükşehirlerin sayısı ve kapsadığı nüfus itibariyle egemen su yönetimi modeline dönüşmüştür. Bu tarihten itibaren su belediyelerde herhangi bir ticari meta gibi görülerek kamu yararına aykırı bir fiyatlandırma politikasına konu edilmiştir.

Belediye su hizmetleri belediyelerin imtiyazında olan hizmetlerdendir. Belediyeler, kanunun verdiği yetki ve imtiyaza dayanarak su tarifelerini belirlerler.

2560 sayılı İSKİ Kanunu’nun 23.maddesine göre, “su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların uzaklaştırılması, septik çukurların boşaltılması giderleri için ayrı tarifeler yapılır. Bu tarifelerin tespitinde, yönetim ve işletme giderleri ile, amortismanları doğrudan gider yazılan (aktifleştirilmeyen) yenileme, ıslah ve tevsi masrafla ve (…)  bir kar oranı esas alınır.”

Bu fıkrada (…) olarak belirtilen yerde daha önce yer alan “…%10’dan aşağı olmayacak nispetinde…” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 26/1/2012 tarihli ve E.: 2011/6, K.: 2012/16 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Buna göre belediyeler daha önce en az yüzde 10 olacak şekilde kar oranı belirleme yetkisine sahipken AYM’nin bu kararından sonra su tarifesini belirleme yetkisi büyükşehirlerde su ve kanalizasyon idaresi genel kurulu olarak görev yapan büyükşehir belediye meclisine bırakılmıştır.

Suyun yaşamsal gereksinim olması nedeniyle öyle anlaşılıyor ki belediyeler, suyu başlıca gelir kalemi görmeye başlamışlardır; sudan elde ettikleri karı giderek artırmaktadırlar. Hatta bazı belediyelerin su karları ile başka hizmetleri karşıladıkları bilinen bir gerçektir. Bu kabul edilemez, su kar edilecek bir doğal varlık değildir. Kar varsa doğanın sömürüsü söz konusudur.

Su varlıklarının ticarileştirilmesi, metalaştırılması ve belediyeler tarafından üzerine kâr konularak satılması engellenmelidir.  Su hakkı bu anayasal güvence altına alınmalıdır

Su havzaları korunmalı, Hidroelektrik Santral (HES) lisansları/ su kullanım hakkı anlaşmaları, maden arama izinleri vb iptal edilmeli, “yaşamın sürdürülebilirliği”ne göre koruma politikaları geliştirilmelidir.

 

http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/turkiyenin_su_riskleri__raporu_web.pdf

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24874


18/04/2019

Çiftçi Olmadan Karnımız Doymaz!

17 Nisan Dünya Çiftçilerinin Mücadele Günü olarak kutlanıyor. Dünya çiftçileri için 17 Nisan, tıpkı 1 Mayıs ya da 8 Mart gibi simgesel ve mücadele anlamına gelen bir gün.

1993 yılında kurulan dört kıtada 87 ülkeden, 146 üyesi olan, çiftçilerin küresel örgütü ‘La Via Campesina’ (Çiftçi Yolu), 1996 yılında Meksika’da 2. Uluslararası Kongresini toplar. Kongrenin toplandığı esnada Brezilya’da 21 topraksız kır işçisi yani topraksız çiftçi katledilir. Katledilenler, Brezilya Topraksızlar Hareketi (MST) üyesidir ve 1500 topraksız ailenin 10 Nisan günü başlattıkları ‘Toprak Reformu’ yürüyüşünün katılımcılarıdır.

"Bunun üzerine La Via Campesina kongre katılımcısı örgütler, 17 Nisan’ı ‘MST’nin 21 mücadeleci üyesinin anısına ’Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü' olarak ilan eder.

La Via Campesina, 1996’dan bu yana her yıl 17 Nisan öncesinde bir tema belirliyor. Bağlı tüm örgütleri de, 17 Nisan haftasında belirlenen tema etrafında şekillenmiş bir eylem gerçekleştiriyor.

Bu yılın teması: “Köylü ve Köyde Yaşayan Diğer İnsanların Haklarının Uygulanması İçin Mücadele Et.” Olarak belirlendi.

Uluslararası şirketlerin, kurumların ve bölgesel ticaret anlaşmalarının getirdiği dayatmalar geçim kaynaklarımızı, kültürümüzü ve doğal çevreyi yok ediyor. Bu politikaların yol açtığı adaletsizlik ve yıkım her geçen gün artıyor.

Tarım sorunu aslında işçi sınıfı açısından açlık ve tokluk sorunudur. Bir ülkede insanlar gıdaya erişmekte üretimden ve pahalılıktan kaynaklı güçlük çekiyorsa o ülke gelişmemiş bir ülkedir. Gelir dağılımının adaletsiz olduğu bir ülkedir. İnsanın ve doğanın sömürüldüğü bir ülkedir.

Ülkelerin tarım politikası ve tarım uygulamaları bağımsız, demokratik ve sosyal olmalıdır. Tarım politikaları Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kapitalist kurumların, şirketlerin politikaları ve ihtiyaçlarına göre düzenlenmemelidir. Dünya çiftçilerinin mücadele günü kutlu olsun.


11/03/2019

Sonumuz Fukişima Olmasın!

11 Mart 2011 tarihinde, Japonya’da meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve tsunami sonucu, 18 bin insan yaşamını yitirdi ve dünyanın ikinci büyük nükleer kazası Fukuşima Nükleer Felaketi yaşanmaya başladı. 

Fukuşima felaketi yaklaşık 8 yıl önce oldu ama halen onun da etkileri devam ediyor. Fukushima felaketi, güvenli nükleer santral laflarının boş olduğunu bizlere gösterdi. Bugün nükleer santraller tüm dünya için bir tehdit.

Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nde gerçekleşen çekirdek erimesi sonucunda yayılan radyasyon sebebiyle 380 bin kişi Fukuşima Eyaleti’nden tahliye edildi. Pasifik Okyanusu’nun Radyoaktif kirlilik Japonya ile de sınırlı kalmadı, Pasifik Okyanusu’nu da aşarak tüm eko sistemi etkisi altına aldı. Kanser oranları arttı, tarım ve hayvancılık radyoaktif kirlilik nedeniyle zarar gördü.

Sinop ve  Akkuyu Santralleri Yaşamı Tehdit Ediyor!

Bugün bir çok ülke nükleer santrallerini kapatmak üzere program yapmaya başladı. Ancak aksine Türkiye’de iktidar bilimsel değil siyasi karar vererek nükleer santral planlarını hayata geçirmek için ar gücüyle çalışıyor. Nükleer santralin varlığı bile çevreyi kirletmeye yetiyor. Bertaraf edilemeyen atıklarıyla patlamasalar da nükleer santraller insan ve doğadaki tüm diğer canlılar için büyük tehlike.

Bir örnek vermek gerekirse Sinop’ta yapılacak nükleer santralda kullanılacak günlük soğutma suyu nedeniyle her gün 28 milyon metreküp Karadeniz suyu "zehirlenecek". Karadeniz’in çevresini ve canlıları siz düşünün. Santrala verilen alım garantisi fiyatı Türkiye`de ortalama elektrik fiyatından daha pahalı. Bu santralın en az 6 yıl süreceği öngörülen inşaat süresince milyonlarca ton çimento üretiminden ve diğer iş makinelerinden çıkacak sera gazları, toz, gürültü, titreşim ve tüm kirletici unsurların Sinop kent merkezi ve 30 km çaplı alanda bulunan karasal ve sucul yaşam alanlarına etkisi hesaplanamamaktadır.

Daha İyi bir Alternatif; Yenilenebilir Enerji

Avrupa yüzünü yenilenebilir enerjiye döndü. Çünkü yenilebilir enerji, doğal çevreden sürekli veya tekrarlamalı olarak ulaşılan kaynaklardan elde edilen enerjiye deniyor.

Bu enerjinin elde edilmesi ve kullanılması esnasında fosil yakıtlar ve nükleer enerjide olduğu gibi doğaya zarar verilmediği için, hem çevre tahrip olmuyor hem de kaynaklar tekrar tekrar kullanılabiliyor. Ayrıca rüzgar ve güneş enerjisi genel olarak fosil yakıtlardan ve nükleer enerjiden daha ucuz!


 11/02/2019

TBMM’de görüşülmesi planlanan  “Maden Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 44. Maddesi ile,  2013 yılında kömürlü termik santrallerin özelleştirilmesinin ardından, getirilen zorunlukla ömrünü tamamlamış olan kömürlü termik santrallerin çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2019 tarihine kadar tanınmış süreleri ilgili santrallerin çevresel yatırımları yapmaları konusunda 31/12/2021 yılına kadar iki yıl ertelenmek isteniyor.

Altı Yıl Boyunca Zehirli Gazlar Havaya Salındı

Bu teklif ile, ciddi çevre sorunları  yaratan ve halk sağlığını tehdit eden on adet termik santralin iki yıl daha canlıları zehirlemesinin önü açılmış olacak.  Bu tesisler kendilerine tanınmış altı yıl boyunca “baca gazı arıtma, rehabilitasyon, kül depolama kapasitelerinin artırılması” gibi çevresel yatırımlarını yapmayarak zaten halk sağlığını riske atmışken buna iki yıl daha izin verilmesi asla kabul edilemez.

Madde kabul edilirse, toplam kurulu gücü, 4680 MW olan 10 santralin halihazırda devam ettiği olumsuz çevresel etkiler, en başta hava kirliliği ve sağlık etkisi katlanarak 2021 yılına kadar da devam edecek;  kalp krizi, astım gibi hastalıklar artacak demektir.

Baca gazı kükürt giderim tesisi olmayan on santrale iki yıl daha havayı kirletme özgürlüğü tanınacak;

1- Çanakkale / Çan 18 Mart Termik Santrali

2- Şırnak / Silopi Termik Santrali

3- Kahramanmaraş / Afşin Elbistan A Termik Santrali

4- Karabük / Kardemir Termik Santrali

5- Kütahya / Tunçbilek Termik Santrali

6- Kütahya / Seyitömer Termik Santrali

7- Manisa / Soma A Termik Santrali

8- Manisa / Soma B Termik Santrali

9- Sivas / Kangal Termik Santrali (1 ve 2. üniteler)

10- Zonguldak / Çatalağzı Termik Santrali


 26.04.2018 

 Nükleer ile Hayat, Hayatta Nükleer Olmaz !

Çernobil; insanlık tarihinin gördüğü en büyük nükleer kazalardan birisiydi . 26 Nisan sabahı her yere radyoaktif radyasyon yağıyordu. Radyasyon yağmur olup topraklarımıza akarken Bakanlarımız bize “Tehlike yoktur çayı için, fındığı da yiyin” diyordu.

32 yıl önce meydana gelmiş olmasına rağmen bugün hala etkileri devam eden Çernobil Nükleer Felaketi nedeniyle açığa çıkan radyasyonun önümüzdeki 50 yıl içinde 40 bin yeni kanser vakasının nedeni olacağını da söylüyor.

Fukuşima felaketi yaklaşık 7 yıl önce oldu ama halen onun da etkileri devam ediyor. Fukushima felaketi, güvenli nükleer santral sözünün koca bir yalan olduğunu çok açık bir şekilde gösterdi. Tüm Dünya artık nükleer santralın bir tehdit olduğunu söylüyor.

Onca zaman geçmiş olmasına rağmen Japonya'nın Dai ichi Nükleer Santralindeki reaktörlerin soğutma işlemleri halen devam ediyor, radyoaktif kirliliğe bulaşan soğutma suyunu depolamaya tank yetişmiyor, biriktirilen radyoaktif suyun miktarının 800 bin tona ulaşması ve depolanacak yer kalmaması üzerine belli aralıklarla denize boşaltım yapılıyor, buna ilaveten tanklarda biriktirilen radyoaktif suyun her gün 300 tonu denize sızıyor. Toplanan radyoaktif atıkların muhafazası için 300 metre derinlikte kalıcı depo yapılması planlanıyor, 100 yıl kullanılması düşünülen bu deponun 100 bin yıl kapalı tutulması öngörülüyor.

Sinop Fukuşima, Akkuyu Çernobil Olmasın!

Akkuyu Nükleer Santral projesi otuz yıldır gündemde. Nisan ayı içerisinde büyük bir gövde gösterisiyle temeli atılan Akkuyu’nun müteahhit ve işletmeci firması Çernobil’in müteahhit ve işletmeci firması ile aynı Rosatom firmasıdır.

Sadece küçük birkaç örnek bile Sinop’ta yapılacak nükleer santralin etkisini göstermeye yetiyor: Santralda kullanılacak günlük soğutma suyu nedeniyle her gün 28 milyon metreküp Karadeniz suyu "zehirlenecek". Karadeniz’in çevresini ve canlıları siz düşünün. Santrala verilen alım garantisi fiyatı Türkiye`de ortalama elektrik fiyatından daha pahalı. Bu santralın en az 6 yıl süreceği öngörülen inşaat süresince milyonlarca ton çimento üretiminden ve diğer iş makinelerinden çıkacak sera gazları, toz, gürültü, titreşim ve tüm kirletici unsurların Sinop kent merkezi ve 30 km çaplı alanda bulunan karasal ve sucul yaşam alanlarına etkisi hesaplanamamaktadır.

Türkiye`nin henüz nükleer santralı yokken İstanbul İkitelli`de 1999`da meydana gelen olayla "dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası" listesine girmeyi başarmış bir ülke olduğumuzu da unutmamak gerekiyor.

Nükleer santral kazası tüm insanlık için büyük bir felaket peki ya atıkları?

Bertaraf edilemeyen atıklarıyla patlamasalar da nükleer santraller insan ve doğadaki tüm diğer canlılar için büyük tehlike.

Bu tehlikeleri göze almamız bir zorunluluk mu? Başka bir yol yok mu?

Nükleer atıklarla dolu bir dünya yaratmakta ki amaç ne?

Katı radyoaktif atıklar geçici olarak depolanacak, ne kadar süreyle, nerede, daha sonra ne yapılacak? Bu gibi sorulara tatmin edici yanıt verilemez, çünkü nükleer santral atıklarının bertarafı konusunda halen bir çözüm bulunulabilmiş değil. Atıklar dağların içine saklanmaya çalışılıyor, bu da çok pahalı; o yüzden atıklar serseri mayınlar gibi dünyada dolaşıyor. Gaziemir'de ortaya çıkan nükleer yakıt çubuklarından kaynaklanan kirlenme bunun en yakın örneği.

Avrupa yüzünü yenilenebilir enerjiye çevirmeye başlarken, Akkuyu ve Sinop Nükleer santral projeleri tamamlanırsa Türkiye'de 8 nükleer reaktör inşa edilmiş olacak!

Hükümetler tüm yaşamı tehdit eden nükleer santraller kurmayı bırakmalıdır, yenilenebilir enerjilere yönelmelidirler.


 22/03/2018

Birleşmiş Milletler 22 Mart’ı  Dünya Su Günü olarak ilan etmiştir. Yiyecek olmadan haftalarca hayatta kalabiliriz ama su olmadan bir gün bile yaşaması çok zor. Şu an musluklarımızdan su akması gibi bir ayrıcalığa sahibiz ya gelecekte?

Dünya yüzeyinin yüzde 70’i suyla kaplı olmasına rağmen, su, özellikle de içme suyu düşünüldüğü kadar bol değil. Dünya su rezervinin sadece yüzde 3’ü tatlı su.

Birleşmiş Milletler dünyada kırsal bölgelerde yaşayanların yalnızca %42’sinin suya erişiminin olduğunu belirtiyor. Bir milyarı aşkın kişi temiz içme suyuna ulaşamıyor ve 2,7 milyar kişi yılın en az bir ayında su sıkıntısı çekiyor.

Bu insanlar için, suya erişmek büyük bir çaba ve beceri gerektiriyor. Örneğin, Etiyopya’daki Hamar’da insanlar en yakın kuyuya ulaşmak için kavurucu sıcak altında uzun, meşakkatli bir yolu yürümek zorundalar.

Günümüzde insan hakları tartışmasına eklenen yeni bir boyut su hakkı konusudur. Su insan yaşamının sürmesi için zorunlu unsurlardan biridir. Bu nedenle öncelikle yaşam hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak su hakkının ayrı bir insan hakkı olarak kabul edilme çabaları yakın zamanlarda ortaya çıkmıştır. Öyle ki Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi 2002 yılında su hakkını kabul etmiştir.

Su, Tüm Canlılara Ait Doğal Bir Varlıktır

Musluklardan içilebilir nitelikte suyun temel insan ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda ücretsiz verilmesi, bu miktarın aşılması durumunda tarifelendirmeye gidilmesi kamusal bir hizmet olarak su hakkı açısından her geçen gün daha önemli bir talep haline geliyor. Çünkü ancak bu sayede su tasarrufu sağlanıp hem sosyal adalet tesis edilmiş olur hem de işçiler çıkarına bir su politikası uygulanabilir. Özelleştirmelerden sonra Dünya Bankası raporları bile su hizmetlerinin kamu tarafından daha iyi verildiğini söylemektedir

Dünyada altyapı hizmetleri vatandaşlara su götürme maliyetinin %75’ini oluşturuyor. Kamunun bu görevi yerine getirememesi, her zaman artan fiyatlar, ödeme gücü olmayanların sularının kesilmesi ve şiddetli işgücü kesintileriyle sonuçlanıyor.

Ancak günümüzde hakim olan neoliberal belediyecilik anlayışı kaliteli ve içilebilir nitelikte su hizmeti sağlamak konusunda gereken altyapı yatırımlarını yapmayarak içilebilir su sağlama işini ambalajlı su şirketlerine terk etmiş durumda. Dünya genelinde yapılan araştırmalar suyun özelleştirilmesi eğiliminin güç kaybettiğini gösteriyor. Toplumsal olarak kabul edilebilir maliyette temiz bir suya erişim beklentisiyle su şirketlerine 20 yıl ya da daha fazla süreli imtiyazlar tanıyan pek çok şehir, sözleşmeleri sonlandırmayı ve şehirlerdeki su tedarik hizmetlerini kamu kontrolüne devretmeyi seçiyor.

Ülkede belediyeler su ve hıfzıssıhha hizmetlerinden de kâr elde edebilecekleri bir faturalandırma yöntemi uyguluyorlar. Belediyelerin gelir kalemine dönüşen su hizmetleri, su faturalarının sürekli olarak artmasına yol açıyor. Büyükşehir Belediye Yasası su hizmetlerinin tam maliyet prensibi ile yapılmasını zorunlu kılıyor hatta fiyatlandırmada belediyeye kaynak sağlaması açısından üzerine kâr da konulmasına izin veriyor. Bu belediyecilik anlayışı hem su varlıklarının kirlenmesi ve tükenmesine hem de sosyal adaletsizliğin büyümesine neden oluyor.

Su Kıtlığı Yaşamamız Uzak Değil İstanbul İse Tehlikede

Yakın zamanda Güney Afrika’nın Cape Town şehrinin suyunun Nisan ayında biteceği ilan edilmişti. İnsanlık tarihinde ilk kez bir büyük kent susuz kalacağını ilan ederek olağanüstü tedbirlere başvuracağını açıklamıştı. Şimdi de Çin’in başkenti Pekin’den susuzluk haberleri geliyor. Pekin’in kendi su varlıklarının %40’ı sanayi atıkları nedeniyle kullanılamayacak kadar kirlenmiş durumda. Çin’in dünyanın en büyük kapitalist ekonomisi olma yönünde attığı adımların ekolojik bir felakete yol açması kaçınılmaz gözüküyor. Ancak Cape Town yalnız değil, çünkü aralarında İstanbul’un da bulunduğu 11 büyük kent uzmanların su kıtlığı uyarısı yaptığı yerler arasında.

Ülkede, hükümetin resmi verilerine göre, ülke kişi başına düşen içme suyu miktarının 1.700 metreküpün altına indiği 2016’dan bu yana teknik olarak su stresi yaşıyor. Yerel uzmanlar durumun 2030 itibarıyla kötüleşip, su kıtlığı yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan görüşmelerden sonra doğa talanının kapılarını sermayeye sonuna kadar açacak olan maddelerden 54. Madde yani; maden izin başvurularında Çevresel Etki Değerleme (ÇED) sürecini kaldıran değişiklik verilen bir önerge ile  torba yasadan çıkarıldı. Ama biliyoruz ki tehlike geçmedi. Hala bazı maddeler çıkarılmış değil. Önümüzdeki süreçte de karşımıza gelebilecek bu değişiklikleri takip etmek açısından yapılmak istenenenin ne olduğuna ilişkin daha önce yaptığımız eleştirileri yayınlamaya devam ediyoruz.  


 

13/10/2017

"Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"  yani yeni torba yasa bir çok farklı kanunda değişiklikleri içeriyor. Bu yapılan değişikliklerden bir tanesi de madencilikte yapılan değişiklikler.

Yapılan değişikliklerle maden aramalarında Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kaldırılıyor, işletmeler içinse ÇED süresi 3 aya çekiliyor.

Ayrıca, bir maden şirketinin orman sahası içinde yer alan maden alanları kullanımı kapsamında orman arazi bedeli yada herhangi bir bedel alınmayacak.

Zaten Madencilik mevzuatında yapılan değişiklikler ve yeni düzenlemeler ile maden ruhsatları her türlü sınırlamadan muaf, dokunulmaz haldeydi. Yapılan bu değişiklikler ile doğa talanı daha da vahşileşecek.

Çıkarılan Kanunlarla Ülkenin Yüzey Şekli Değişti

Türkiye 2004 yılında değiştirilerek korumacı maddelerden arındırılan Maden Yasası’nın ardından başlayan vahşi madencilikle ülkenin  yüzey şekli değişti. Orman ve bitki örtüsü zarar gördü. Taş ocaklarıyla yer altı suları yok oldu, altın madenciliğiyle kullanılan siyanür ve diğer kimyasallar, toprakta, suda, havada kalıcı kirlenmelere neden oldu kısaca yaşam alanlarımız vahşi madenciliğin tehdidi altına girdi.  Kamu yararı gözetilerek yapılması gereken yasalar şirket yararına yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor.

Bugüne kadar yargı kararlarına, yerel halkın direnişine rağmen Bergama, Kazdağları, İzmir-Efemçukuru, Uşak-Kışladağ, Erzincan- İliç ve daha pek çok yerde altın madenleri işletmeye alındı, Artvin- Cerattepe, Fatsa, Yozgat-Boğazlıyan-Eğlence ve daha pek çok yerde ise yeni işletmeler yolda.

Tüm bunlar olurken ise yapılan değişiklikle doğa talanı ve hukuksuzluklar kılıfına uydurulmaya çalışılıyor.

Doğaya, canlıya ve insana zarar veren her türlü düzenlemenin ve girişimin karşısında olmaya devam edeceğiz. 

Yapılan Değişiklikler Ne Getiriyor?

Tasarının 54. Maddesi ile Maden kanununun 7. maddenin on birinci fıkrasını değiştiriyor. Bu değişikliğin gerekçesinde “doğal kaynakların ekonomiye kazandırılması amacıyla bürokratik işlemlerin hızla tamamlanması amaçlanmaktadır” diyerek Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerini bir bürokratik engel olarak görüp ortadan kaldırılması gerektiğini açıkça söylüyor.

Zaten bugüne kadar hazırlanan ÇED’lerin bir prosedür olarak ele alındığı gerçeği ortadayken, buna dahi tahammül edemeyen siyasi iktidar, 54. Maddede yaptığı değişiklikle ÇED süreçlerini 3 ayla sınırlıyor. Madencilik resmen ÇED’den muaf tutuluyor.

Tasarının 55.maddesi ile maddenin amaç kısmında da belirtildiği üzere orman alanlarının talanını cazip hale getirmeye çalışıyorlar.

Tasarının 55. maddesi ile "Maden Teşvik Tedbirleri" başlıklı 9. maddesine yeni bir fıkra ekleniyor, orman alanlarında yapılacak madencilik faaliyetleri için ilk 10 yıl için herhangi bir bedel alınmayacağı düzenlemesi getiriliyor.

Tasarının 56. maddesi ile 3213 sayılı Kanunun “Arama Faaliyetleri” başlıklı 17 inci maddesine yapılan ekleme ve değişiklik ile Altın, Gümüş, Platin, Bakır, Kurşun, Çinko, Demir, Krom, Civa, gibi IV. grup madenlere ilişkin ek arama süresi tanınıyor, ayrıca "jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune almaya yönelik hazırlık işlemleri içeren faaliyetler” için çevresel etki değerlendirme (ÇED) kararı aranmaz” deniliyor

 


 

15/06/2017

Hükümet, 17 Mayıs 2017 tarihinde “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı”nı TBMM Başkanlığına sundu.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonun’da görüşüldükten sonra TBMM Genel Kurulu’na torba yasa içinde gönderilen tasarı gelişen toplumsal tepkiden dolayı tekrar komisyona havale edildi ve sonra da tamamen geri çekildi. 

Zeytincilik Kanunu’nda Toplumsal Tepkiyi Bu Kadar Çeken Değişiklik Neydi ?

Öncelikle bu tasarı oluşturulurken konunun asıl muhatapları yok sayıldı. Zeytin üreticileri kanun sürecine aktif biçimde dahil edilmedi. Zeytinlik sahaların “toz ve duman çıkaracak” madencilik ve sanayi faaliyetlerine, ardından mera ve kıyıların imara, tesisleşmeye açılması, kıyı dolgu alanlarının arttırılmasına dair düzenlemeye itiraz eden; siyasi partilerin, STK’ların, üreticilerin, konunun uzmanlarının ısrarlı uyarıları siyasi iktidar tarafından reddedildi.

Mevcut Madde ile Zeytinliklere Bir Tür Dokunulmazlık Getiriliyordu.

Kanun Tasarısında zeytinliklerin kullanımına yönelik değişiklik teklifi zeytin yetiştiricileri ve tarım açısından endişe verici hükümler içermektedir.

Halihazırdaki 3573 sayılı Zeytincilik Kanununun 20’inci maddesi “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.” diyor.

Değiştirilen Madde Zeytin Ağaçlarının Katline Ferman Niteliğinde

TBMM Başkanlığına sunulan Kanun Tasarısında zeytinleri katledecek olan madde değişikliği yani, 3573 sayılı Kanunun 20’nci maddesi ise şu şekilde değiştirilmek isteniyor:

“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede, zeytinliklerin bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyasal atık oluşturacak tesis yapılamaz ve işletilemez. Ancak kurulun uygun görmesi şartıyla; bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için ( Elektrik üretimine yönelik yatırımlar, petrol ve doğalgaz arama işletme faaliyetleri, savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar gibi) zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu yetkisini gerektiğinde valiliklere devredebilir.” denmektedir.

Bu değişiklikle kanunun bir cümlesi zeytinlikleri korurken, “ancak” diye başlayan diğer cümlesi korunan zeytinlikleri yok edebilecektir. Burada zeytinlikleri korumaya değil kıyımı gizlemeye yönelik bir cümle eklendiği görülmektedir.

Yine 1 dekarda 15 ağaçtan daha az ağacın bulunduğu sahalar, zeytinlik sahası dışında tutularak, kanunun zeytinlik alanlar için öngördüğü korumacılıktan mahrum bırakılmaya çalışılmıştır. Zeytinlik saha alanlarını yok sayan bu değişiklik komisyon görüşmelerinde yapılan muhalefet sonucunda geri çekilmiştir.

Kanun Değişirse 500 Bin Çiftçi İşsiz

Şu an ilgili komisyona yeniden sevk edilen tasarının yasallaşması halinde 750 bin zeytin yetiştiricisi ailenin %70’i işini ve aşını kaybedecek, yani 500 binden fazla aile işsiz, aşsız kalacak, bizler de doğal güzellikteki zeytinliklerden-ormanlardan mahrum bırakılacağız.

Daha önce Danıştay’ın kanunsuz olduğundan dolayı iptal ettiği yönetmelik 14 ay yürürlükte kaldığı süre zarfında 18.350 dekar zeytinlik alanda 26 adet maden işletmesi “kamu yararı” adı altında faaliyete geçmiş, zeytinlikler yok edilmişti.

Zeytin ağacı, yaşlanmaz; budadıkça gençleşir ve meyve verir, onun için ölmez ağaçtır! Bu tasarı kanunlaşırsa bu ölmez ağaç ölecek! Zeytinliklerin katline ferman çıkarmayın!


 05/10/2016

Stratejik proje bazlı yatırımların izin, tahsis ve ruhsat yetkisini Bakanlar Kurulu kararına bırakan kanun torba yasa içinde Meclis’ten geçti.

Kamuoyunda 75. madde olarak bilinen ama Genel Kurul’da “Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 80. maddesi olarak düzenlenen yasa ile Bakanlar Kurulu tek yetkili kılınarak hiçbir denetim merkezine ihtiyaç duymadan çalışabilecek.

Doğamızı Koruyan Yasaları Geçersiz Kılan Madde

Kanun ile kamu kurumları denetim süreci devre dışı bırakılıyor. Yasa kapsamında, diğer tüm kanunlarda belirlenen ve projelerin uygunluğunu, ekonomiye ve istihdama katkısının kamu tarafından denetlenmesini sağlayan tüm denetim mekanizmaları ortadan kalkıyor.

Elektrik Piyasası Koruma Kanunu, Ormanları Koruma Kanunu, Meraları Koruma Kanunu, Su Ürünlerini Koruma Kanunu, Çevre Kanunu, Toprak Koruma Kanunu, DSİ devre dışı kalıyor.

Doğa Şirketlerin Değil Üzerinde Yaşayan Canlılarındır

"Akkuyu, Sinop, İğneada nükleer santralleri, HES'ler, alt yapı yatırımları, termik santraller, sit alanları bu yasadan etkilenecek. Bu yasa ile çevre mücadelesi için verilen onca çaba, verilen hukuki mücadele, Danıştay'ın defalarca verdiği iptal kararları tek bir Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yok sayılacak.

Yasa ile Dava Konusu Edilebilen Bu İdari İşlemler Şimdi Dava Edilemeyecek

Bu yasadan önce de çevre mücadelesinde hukuksuzluklar yaşanıyordu ama doğa savunucuları, ÇED raporlarının iptali için yargı süreçlerine müdahale edilebiliyordu ve hukuki olarak her zaman itiraz hakkı vardı. Şimdi bu haklar yok sayılabilecek.

Yasa, Kaz Dağları'nı, Sur'u, Artvin Arhavi'yi, Cerrattepe'yi, Dereleri Ele Geçirmeyi Amaçlıyor

Yasa maddesi ile Bakanlar Kurulu, Ekonomi Bakanlığı’nın önerdiği projelere, kurumlar vergisi oranını %100’e kadar indirimli uygulatabilecek, gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlanabilecek ve teşvikler, arazi ve bina tahsisi, denetim ve onay süreçleri ile üretim maliyetlerini yüklenme alanlarında destekler verebilecek.

Doğaya değil şirketlere öncelik veriliyor

Dünyanın en zengin bitki örtülerinden birine sahip Cerattepe, Kafkasör Yaylası ve Genya Dağı'nda halk yıllardır yapılmak istenen altın, bakır, çinko, gümüş madenciliğine karşı 20 yıldır mücadele ediyor ve şimdi gelinen durumda Artvin Cerattepe’de madencilik yapılması için verilen ÇED Olumlu raporu kararının yürütmeyi durdurma ve iptali istemiyle açılan dava mahkemece reddedildi. Temyiz aşamasında da karar değişmezse Eti Bakır A.Ş., yani Cengiz Holding’in maden projesinin başlaması önünde engel kalmayacak.

Yasada başka neler var?

49 Yıl Bedelsiz Kiralama

Yatırım, hazineye ait bir arazi veya mülkte yapılacak olursa, hasılat payı almaksızın 49 yıl süreyle bedelsiz kullanma kararı alınabilecek.

Hatta yatırımın tamamlanması ve öngörülen istihdamın 5 yıl sağlanması ile şirket bedelsiz olarak kamu arazisine ve mülküne sahip olabilecek.

Yarı Fiyatına Elektrik

Şirketlere, enerji tüketiminde, 10 yıl boyunca yüzde 50 indirimle elektrik desteği verilebilecek.

Şirketler yatırım için kredi çekerlerse, 10 yıl boyunca bu yatırım kredisinin faizlerini devlet karşılayabilir. Kredi için hibe verilebilir, kar payına destek verilebilir. Yani, yatırımın ortaya çıkacak tüm kredi risklerini devlet üstlenecek.

Asgari Ücretin 20 Katı Maaş

Projelerde belirlenen nitelikli çalışanın her biri için aylık asgari ücretin 20 katına kadar ücret desteği verilebilecek. Şirketler devletin parası ile 33000 TL’ye personel çalıştırabilecek. Bakanlar Kurulu çalışanların 10 yıl boyunca sigorta primi işveren hissesi karşılanabilecek.

Müşterisi Devlet Olacak

Alınabilecek kararlar ile süresi belirsiz bir biçimde ürünlere yine ürün birim fiyatı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek şekilde alım garantisi uygulanacak

Yasa kapsamında şirketlere getirilen imtiyazlarla ekonomi sarsılacak ve çoğu lüzumsuz olan 'çılgın' projeler bizim vergilerimizle oluşan  hazineden beslenecek ayrıca dokunulmazlıkları olacak.

Gelecek yıllar verimsiz, kirli teknolojilere feda edecek olan termik ve nükleer santral gibi projelerin önü açılacak.

__________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________

04/08/2021

Orman Varlıklarımızı Koruyun!

DİSK/Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan'ın Orman Yangınlarına ilişkin basın açıklamasıdır

Ülkenin birçok bölgesinden yangın haberleri alıyoruz. Türkiye adeta yangın yerine dönmüş durumda. Orman varlıklarımız; yangınla mücadelede var olan gücünü koruyamadığı ve geliştiremediği için korunamıyor. Yürütülen özelleştirme uygulamaları, tasfiye edilen ekip ve ekipmanlar ve uçaklar bu sonucu doğurmuştur.  

Ülkemizin birçok yerinde yüzlerce dönüm orman ve yerleşim alanı alev altında yanıp kül oldu. Yaşamlarını yitiren yurttaşlarımız, yok olan canlılar ve yaban hayatı, yok olan köyler ve tarım alanları, yanan yerleşim yerleri bizleri derinden sarsıyor ve üzüyor. Yangınlarda hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı ve sabır, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Yangınların söndürülmesi için görev alan tüm emekçilere, yangın bölgelerine intikal edip canla başla çalışan üyelerimize ve yangınların sönmesi için çaba harcayan ve dayanışmada bulunan yurttaşlara sonsuz teşekkür ederiz.

İklim krizinin etkisi sonucu, mevsimsel sıcaklıklarının artmasıyla insan kaynaklı orman yangınları hemen her yıl tekrarlanmaktadır. Ülkemizde son on yılda 2.631 orman yangınında 9.096 hektar ormanlık alan yandı. Sadece 2020’de 3.399 orman yangınında 20.971 hektar ormanlık alan yangından etkilendi. İklim krizi sonucu oluşan kuraklık ve yüksek sıcaklar yangınları tetikleyen en önemli unsurlar arasında ve bu nedenle ülkemiz için de yangın tehlikesi her geçen gün artmaktadır.  Önümüzdeki günlerde de ülkemiz için yangın riskinin “en yüksek seviyede” olacağına yönelik hava tahmin raporları paylaşılmaktadır. Yaşanan kuraklık ve sıcak havayla birlikte insan kaynaklı yangınlar ise daha çok tetikleniyor.

Ormanları koruma görevi devletin sorumluluğundadır. Bu nedenle, ormanlarımızı yok eden, tüm canlıları tehdit eden bu yangınların yaşanmaması için yangınla mücadeleye daha fazla kaynak ayrılmalı, doğal kaynaklı ya da insan kaynaklı her yangını söndürebilecek donanıma sahip olunmalı ve hızla kapsamlı bir eylem planını hayata geçirilmelidir. Orman varlıklarımızın korunması için yani geleceğimiz için doğayı ranta feda etmeyen politikalara ihtiyaç vardır.

İktidarı ekolojik kıyımı durdurmaya, yanan orman alanlarını imara açmamaya çağırıyoruz. Kaynaklar kamu yararına harcanmalı; iklim krizini gözeterek donanımlı ve yeterli sayıda yangın söndürme uçağı alınmalıdır. Orman ve tarım alanlarının madenlere tahsisine son verilmelidir.

Unutulmamalıdır ki; ormanlar tüm insanlığın ve canlıların ortak varlığıdır. Ormanlara karşı işlenmiş suçlar tüm insanlığa, tüm canlılara karşı işlenmiş bir suçtur. Orman yangınlarında sabotaj, ihmal, kasıt gibi durumlar varsa, bunlar da toplumsal çatışmaya ve provokasyona mahal vermeden bir an önce açığa çıkarılmalı, sorumlular yargılanmalıdır.

 

Disk Genel-İş Haber Arşivi
“Adil Vergi İstiyoruz” Talebimiz TBMM’de
Sendikamız ile İzmir Büyükşehir Belediyesi Arasında Toplu İş Sözleşmesi Ek Protokol Töreni
Yeni Yılda İşçiler için Değişen Bir Şey Yok: Küresel İşsizlik, Sosyal Eşitsizlik
Sendikamız ile Yenimahalle Belediyesi Arasında Ek Protokol Töreni
EPSU Toplu İş Sözleşmesi Bülteniyle Avrupa’dan Sendikal Mücadele Haberleri
Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk’ü Andık
Abdullah Baştürk'ü Özlemle Anıyoruz
Abdullah Baştürk'ü Özlemle Anıyoruz
Sendikamızın Kurucu Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ü Ölümünün 32. Yılında Saygı ve Özlemle Anıyoruz
10 Aralık: İnsanlık Onurunun Hakkını Verenlerin Günü
3 Aralık Dünya Engelliler Günü: Engellilerin Hakları Hâlâ Sistematik Olarak İhlal Ediliyor
DİSK’ten Asgari Ücret Açıklaması: Gelirde Adalet, Vergide Adalet, İnsanca Yaşanacak Ücret!
Büyüme Gerçeği: Sermaye Büyümüş, Emekçi Küçülmüş
25 Kasım: Eşit ve Özgür Bir Yaşam için
16 Kasım Sendikal Baskılara Karşı Küresel Eylem Günü: Yılmadık, Yorulmadık, İnadına Sendika!
EMEK Gazetesinin 182-183. Sayısı Çıktı
100. Yılında Cumhuriyet’i Kutluyoruz!
Emekçiler İstanbul Kartal'da Vergide Adalet için Buluştu
Direnen Filistin Halkının Yanındayız!
Bu Defa 17 Ekim Hatırlatsın: Yoksulun Haysiyeti Var!
Enflasyon Hedefleri Dikiş Tutmuyor: Şimdiden Yüzde 65 Hayal!
18 Eylül: Ücret Eşitsizliğine Mecbur Bırakılan Kadınlar Yoksul!
2023 ITUC Küresel Haklar Endeksi: İşçi Hakları Saldırı Altında
DİSK-AR: İşsizlik Tırmanışta
Barış Emekle Gelecek!
18. Genel Kurulumuzu Gerçekleştirdik
Genel-İş 18. Olağan Genel Kurulu Toplanıyor
DİSK/Genel-İş 18. Olağan Genel Kurulu Toplanıyor
Enflasyon ve Zamlardan Sonra Ahvalimiz: “Demir olsak çürürdük, toprak olduk dayandık”
Başkanlarımız Mahmut Seren ve İsmail Hakkı Önal’ı Andık
Önderlerimizi Özlemle Anıyoruz
DİSK Önderlerini Anıyor
Sendikamız ile Elmadağ Belediyesinin Toplu İş Sözleşmesi Töreni
Umut, Dayanışma, Birlik ve Mücadelemizde 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi
ÇOCUK, İŞÇİ OLMAZ!
TÜİK’in Doğalgaz Fiyatını Enflasyon Hesabından Düşme Kararı Ne Anlama Geliyor?
Genel Başkanımız Remzi Çalışkan’a Şükran Belgesi
1 Mayıs’ta Haklarımız için Alanlardaydık
Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü: İşçiler Çalışırken Ölüm Kalım Mücadelesi Veriyor!
Mücadelenin 61. Yılı: Daha Gidecek Çok Yolumuz Var
1 Mayıs 2023 Bildirimiz
İşçi Sınıfı Deprem Bölgesinde Yaşamı Yeniden Örüyor
EYT Düzenlemesi ile Zorunlu Emeklilik Yürürlükten Kalktı Ama Yetmez!
Afet Bölgesinde Çalışan İşçiler için Acil İşçi Sağlığı ve Güvenliği Önlemleri Alınsın
DİSK Heyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Görüştü
Deprem Kararnamesi’nden Sosyal Politika Çıkmadı!
Dayanışma Yaşatacak!
Şimdi Dayanışma Zamanı
Zorunlu Emekliliğin Kaldırılması Yetmez Belediye Şirket İşçilerinin Yaşadığı Bütün Hak Kayıpları Giderilsin, Kadro Verilsin!
İşçi Sınıfının Tahakküm Altına Alınışının Miladı: 24 Ocak Kararları
Yargıtay Sendikamızı Haklı Buldu: İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Her Bir Şirket İçin Ayrı TİS Yetkisi Verilecek!
Milyonlar İşsiz: İşsizlerin Yüzde 90’ı İşsizlik Ödeneği Alamıyor
Yolların, Yolculukların ve Varışların Mimarı: Ulaşım İşçileri
Yeni Yıl Mesajımız
“İnsanca Ücret, Vergide Adalet” için Bakanlıkların Önündeyiz!
Yoksulluğa Teslim Olmayacağız: Asgari Ücret Değil Toplu Sözleşme
Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk’ü Vefatının 31. Yıl Dönümünde Andık
Sendikamızın Kurucu Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ü Ölümünün 31. Yılında Saygı ve Özlemle Anıyoruz
10 Aralık İnsan Hakları Günü: Haklarımızla Varız
DİSK Asgari Ücret Talebini Açıkladı
3 Aralık Dünya Engelliler Günü: Engelliler Sosyal Adalet İstiyor!
Kadro Talebimizi Meclis’e Taşıdık!
Şiddet, Sömürü ve Eşitsizliğe Karşı Mücadelemiz Bitmeyecek!
16 Kasım Sendikal Baskılara Karşı Küresel Eylem Günü: Hakkımız Olanı Alacağız!
Ankara Ulus Meydanı'ndan Belediye Şirket İşçilerinin Kadro Hakkını Haykırdık
İşçilerin Yüzüncü Yıl Bildirgesi: Emeğin Türkiye’si için Demokratik ve Sosyal Cumhuriyet
Cumhuriyet’in 99. Yılı Kutlu Olsun!
EMEK Gazetesi'nin 177. Sayısı Çıktı
Rıza Kuas’ı Saygıyla Anıyoruz
Grev Hakkımız Engellenemez
Bir “Kader Planı” Olarak Yoksulluk
DİSK Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi
DİSK-AR İşsizlik Ve İstihdamın Görünümü Raporu Yayımlandı: 7,3 Milyon İşsiz!
“Belediye Şirket İşçilerine Kadro” Kampanyamız
Sendikamızın Olağanüstü Genel Kurulu Yapıldı
18 Eylül Eşit Değerde İşe Eşit Ücret Günü
12 Eylül’ün Karanlığını Hesaplaşarak Yeneceğiz
Refah ve İstihdam Yaratan Bir Büyüme Mümkündür
Kumluca Belediyesi’nde Neler Yaşanıyor?
Makas Açılmaya Devam Ediyor: Emeğin Payı Küçülürken Sermayenin Payı Büyüyor
Sosyal Adaletin Taşıyıcısı Olarak Bakım Emekçileri
1 Eylül Dünya Barış Günü: İşçiler Neden Barışta Israr Etmeli?
İşsizlik Bilmecesi: İŞ-KUR ve TÜİK Verileri Örtüşemiyor!
Bu Böyle Gitmez!
İsmail Hakkı Önal ve Mahmut Seren’i Sevgi, Saygı ve Özlemle Andık
DİSK/Genel-İş Muğla 2 No'lu Şube 1. Olağan Genel Kurul İlanı
Genel Başkanlarımız İsmail Hakkı Önal’ı ve Mahmut Seren’i Anıyoruz
Yarınlar İçin Aydınlık Yollar İnşa Eden Bir Önder: Kemal Türkler
Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemiyle Çöküş İvme Kazandı!
Hayat Çok Pahalı, Emek Değeri Çok Ucuz! Bu Böyle Gitmez!
15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’ne Bugünden Bakmak
12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü: “Çocuklar Tarlaya Değil Okula Gitsin!”
İstikrarlı Yükselişte! Yeni Perde
8 Milyon İşsizi Nasıl Saklarız?
Enflasyon İstikrarlı(!) Yükselişini Sürdürüyor!
1 Mayıs Alanlarını Doldurduk
Sendikamızın Bayram Mesajı
İllere Göre 1 Mayıs Etkinlik Programlarımız
Modern Zaman Semenderleri: İtfaiyeciler
Geçmişten Bugüne Genel-İş
1 Mayıs Afişlerimiz Çıktı
1 Mayıs Bildirimiz: Emek, Adalet, Barış ve Demokrasi̇ için Haydi 1 Mayıs’a!
Genel-İş 60 Yaşında
EMEK Gazetesi'nin 174. Sayısı Çıktı
DİSK TARİHİ: Dayanışma, Direniş ve Her Şeye Rağmen Umut
İzmir Şubelerimizin Binası Törenle Açıldı
İzmir’den Haykırdık: Emeğimizi, Haklarımızı, Geleceğimizi Ezdirmeyeceğiz!
Görevden Alınan Temsilcilerle İlgili Bilgilendirme
Savaşa Hayır
20 Şubat Dünya Sosyal Adalet Günü ve Türkiye’nin Hal-i Pür-Melali
Afrika'da aşı yokken AB aşıyı çöpe atacak
Yüksek Faturalara Karşı ve Haklarımız İçin Alanlara Çıktık!
EMEK Gazetesi'nin 173. Sayısı Çıktı
DİSK: “Bitmeyen Kavgadır, Sürüp Gider…”
Şehrin En Sahici Tanıkları: Temizlik İşçileri
42 Yıllık Çöküş: 24 Ocak Kararları
İnsanlık İçin Kırmızı Alarm: İklim Krizi
Yeşilin Mimarları: Park/Bahçe İşçileri
Zam ve Enflasyon Fırtınası Emekçileri Vuruyor
Sendikamızın Yeni Yıl Mesajı
DİSK/Genel-İş seni üye olmaya çağırıyor!
Abdullah Baştürk'ü Andık
Abdullah Baştürk'ü Saygı ve Özlemle Anıyoruz
Abdullah Baştürk Mücadelemizde Yaşıyor!
Özgürlük ve Eşitlik Hepimizin Hakkı
DİSK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Önünde Asgari Ücret 5200 Net Dedi
3 Aralık Dünya Engelliler Günü: Engelleme Yeter!
Emeğimizi ve Memleketimizi Savunmak İçin Omuz Omuza!
EMEK Gazetesi'nin 172. Sayısı Çıktı
Akademisyenler Göreve İade Edilsin!
Cumhuriyet’in 98. Yılı Kutlu Olsun!
Rıza Kuas’ı Saygıyla Anıyoruz
Milyonlara Bütçe, Yüzde 1’e Değil!
Yaşam Protestosu: Barınma Kamusal Haktır
12 Eylül Karanlığını Yeneceğiz!
DİSK Abdullah Baştürk Parkı’nda!
Barış Emekle Gelecek!
Afet Bölgelerinde Dayanışmayı Büyütüyoruz!
Orman Varlıklarımızı Koruyun!
Sendikal Önderlerimiz Mahmut Seren ve İsmail Hakkı Önal’ı Andık
Sendikal Önderlerimizi Anıyoruz
Önderlerimizi Anıyoruz
Basın Özgürlüğü Baskıya, Sansüre Maruz Bırakılamaz!
Yüzde 1’lik Zengin Kesim Dünya Malının Yarısına Sahip
DİSK’in 15-16 Haziran Bildirisi Yayımlandı
Emeğimizin Hakkını Almak; Hiç Kimseye Muhtaç Olmadan Yaşamak İstiyoruz!
ILO'dan Yeni Rapor: Salgın Eşitsizliği ve Yoksulluğu Derinleştirmeye Devam Ediyor
İşçiler Büyümeden Pay Alamıyor!
Bayram Mesajımız
1 Mayıs'ta Umudu, Dayanışmayı ve Mücadeleyi Ördük!
1 Mayıs'ta Umudu, Dayanışmayı ve Mücadeleyi Ördük
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Toplu İş Sözleşmesi İmzaladık
Konak Belediyesi’nde Toplu İş Sözleşmesi İmzaladık
Tam Kapanma Yok, Sınıf Ayrımcılığı Var!
Nazım Hikmet’in 1 Mayıs Şiiri Bestelendi
23 Nisan Kutlu Olsun!
Yanlıştan Dönüldü: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yeniden Kuruldu
1 Mayıs Afişimiz : Umut Dayanışmada Mücadele Yan Yana
Genel-İş 59 Yıldır Emek ve Demokrasi Mücadelesinde
Kod-29 Zulmüne Son Verin!
Emek ve Demokrasi İçin 1 Mayıs’ta Yan Yana
Virüsten Dolar Çıkardılar!
Son Dönem Yapılan Toplu İş Sözleşmesi ve Grev Süreçlerine İlişkin Açıklamamızdır
Emeğin Hakları Olmadan Demokrasi Olmaz!
Kadıköy Belediyesi Şirketi KASDAŞ ile Sendikamız Arasında İmzalanan TİS Sürecine İlişkin Açıklamamız
İşveren Zulmü: Kodu 29
Mücadele Sürüyor Genel-İş Büyüyor
Abdullah Baştürk Eğitim ve Dinlenme Tesisleri ve Yönetici Ücretleri ile İlgili Asılsız İddialar Üzerine Açıklama
Sendikamızın Yeni Yıl Mesajı
Kurucu Genel Başkanımız ve DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ü Andık
Anayasa Mahkemesi’nden Üyelerimiz Lehine Yeni Hak İhlali Kararları
Abdullah Baştürk'ü Anıyoruz
Vergide Adalet Olmadan Ücrette Adalet Olmaz
Neden İnsan Hakları?
Sendikamızın Hukuki Mücadelesi Sonuç Verdi: Anayasa Mahkemesi'nden Sendikal Hak İhlali Kararı
Engelsiz Bir Dünya İçin Mücadeleye!
Salgın Sınıfsal Eşitsizliği Arttırıyor: Tek Yol Örgütlenmek
EMEK Gazete'sinin 167. Sayısı Çıktı
Dünya Çocuk Hakları Gününde Çocuklar İçin Eşit ve Adil Bir Dünya
İzmir Halkına Başsağlığı ve Sabır Diliyoruz, Siyasi İktidara ve Belediyelere ise Sağlıklı Güvenlikli Yapılarda Yaşam Hakkı İçin Çalışın Diyoruz!
Cumhuriyet’in 97. Yılı Kutlu Olsun!
İşçi Haklarına Saldırı Yasası Mecliste
Yokluk Değil Sömürü, Sabretme Değil Mücadele
EPSU: İnsana Yaraşır İş İçin Yeni Bir Sosyal Sözleşme
Salgın Eğitimdeki Eşitsizlikleri Derinleştirdi
12 Eylül Karanlığına Karşı Mücadelemiz Sürüyor
Felaketler Öldürmez, İhmal ve Tedbirsizlik Öldürür
Sendikamızın Bayram Mesajı
İşverene Destek İşçiye Yük
Mahmut Seren’i Aramızdan Ayrılışının 13.Yılında Saygı, Sevgi ve Özlemle Andık
Mahmut Seren’i Ölümünün 13. Yıldönümünde Saygı, Sevgi ve Özlemle Anıyoruz
İsmail Hakkı Önal’ı Ölümünün 18. Yıldönümünde Saygı, Sevgi ve Özlemle Andık
İsmail Hakkı Önal’ı Ölümünün 18. Yıldönümünde Saygı, Sevgi ve Özlemle Anıyoruz
Sağlık Bakanlığı’ndan Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi
23 Haziran Kamu Hizmetleri Günü: Kamunun Ticarileştirilmesine Son Verin
EMEK Gazetesi'nin 165. Sayısı Çıktı
15-16 Haziran İşçi Direnişi Kararlılık ve Mücadele Aşılamaya Devam Ediyor
15-16 Haziran İşçi Direnişi 50. Yılında da İşçi Sınıfına Yol Gösteriyor
İktisatçılardan Uyarı: Gelirler Yarı Yarıya Düşebilir
Belediyelerin Dikkatine!
Sendikamızın Bayram Mesajı
Geçmişten Günümüze 1 Mayıs
İnsanlığın Geleceği İşçi Sınıfının Ellerinde
1 Mayıs Afişlerimiz Çıktı
Küresel Virüs Salgını Koşullarında 58. Yıl Kutlu Olsun
EMEK Gazetesi'nin 164. Sayısı Çıktı
Su Piyasanın Değil, Tüm Canlıların Yaşam Hakkıdır!
İlhan İlhan!
Van-Bahçesaray’da Üyemiz Emrullah Ersari'yi Kaybettik
EMEK Gazetesi 163. Sayı
Sağlık Sigortası Nedir? Sağlık Hizmetlerinden Nasıl Faydalanırız?
Yeni Yıl Mesajımız
Abdullah Baştürk'ü Andık
Bir Sendikacı Neden Anılır?
Hak, Hukuk, Adalet Yok, Sömürü Diz Boyu, Ne Yapmalı'yı Konuştuk
Abdullah Baştürk'ü Anıyoruz
EMEK Gazetesi'nin 162. Sayısı Çıktı
Bilim İnsanı, İnsan Hakları Savunucusu ve Siyasetçi Mümtaz Soysal’ı Kaybettik
Rıza Kuas'ı Anıyoruz
Otoriter Bir Emek Rejimi Yerleşiyor
Bakan Müteahhitleri Kurtarma Programını Açıkladı
Greta, Dünyayı Yönetenlere Kafa Tuttu
Aliağa Bir Direnişçisini Kaybetti
Sendikamız Genel Denetim Kurulu ve Genel Disiplin Kurulu Görev Dağılımları Yapıldı
İklim Krizine Karşı İşçi Sınıfı Göreve
EMEK Gazetesi'nin 161. Sayısı Çıktı
12 Eylül Karanlığına Karşı Mücadelemiz Devam Ediyor
Genel Yönetim Kurulumuz Görev Dağılımı Yaptı
Ekonomi Tıkırında
Artık Yeter! Her Yerde Barış Talep Ediyoruz!
Uluslararası Panel: Sorunlar Benzer, Mücadele Dünya Çapında
Genel Kurul Karar Verdi: Halk İçin Demokrasiyi Türkiye İşçi Sınıfı Kuracak
Yeni Genel Yönetim Kurulumuz İşbaşında
17. Genel Kurulumuz Birlik, Mücadele ve Dayanışma Şiarı ile Yapıldı
Sendikamızın Bayram Mesajı
Kemal Nebioğlu’nu Sevgi ve Özlemle Anıyoruz
DİSK/Genel-İş 17. Olağan Genel Kurulu Toplanıyor
Ciğerlerimizi KAZmayın!
Mahmut Seren’i Sevgi ve Özlemle Andık
Mahmut Seren’i Ölümünün 12. Yıldönümünde Saygı ve Özlemle Anıyoruz
İsmail Hakkı Önal’ı Sevgi ve Özlemle Andık
EMEK Gazetesi'nin 160. Sayısı Çıktı
İsmail Hakkı Önal’ı Ölümünün 17. Yıldönümünde Saygı ve Özlemle Anıyoruz
Başkanlar Kurulu Durumu Değerlendirdi
EMEK Araştırma Dergisi Haziran 2019/1 Sayısı Çıktı
İstanbul'u Var Eden Belediye İşçilerine Davet
Ankara Halk Ekmek Gerçekleri
Sendikamızın Bayram Mesajı
Neoliberalizmin Gıda Egemenliğine Son Verelim
Çocuk Susar, Sen Susma!
EMEK Gazetesi'nin 159. Sayısı Çıktı
1 Mayıs Bahar Oldu, Emekçiye Umut Oldu
57 Yıla Bir Bakış
Çiftçi Olmadan Karnımız Doymaz
57 Yıldır Sen Yürürsün Rüzgar Yürür
Haydi 1 Mayıs'a!
Emekle Bütünleşen Belediyecilik İstiyoruz
Su Doğal Varlıktır; Kimsenin Değildir, Piyasa Malı Hiç Değildir
Millet İşsiz Güçsüz
Varlıktan Küçüldük
Sonumuz Fukişima Olmasın!
Termik Zehirlenmeye İki Yıl Daha
Bakanlık İstatistiklerinde İşsizlik İtirafı
Aklın Yolu Bir
EMEK Gazetesi'nin 157. Sayısı Çıktı
İzenerji Eylemine EPSU'dan Destek
Ücretlere Vergi Kazığı
DİSK/Genel-İş Yıllığı ‘16-’17 Çıktı!
Barışın Egemen Olduğu Bir Ülke Özlemiyle Yeni Yıla Giriyoruz
Asgari Ücret, Ücretlerimize Nasıl Yansıtılmalıdır?
Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk'ü Andık
İşçi Sınıfına Adanmış Bir Yaşam
100 Gün Derman Olmadı
DİSK/Genel-İş Şube Olağan Genel Kurulları Devam Ediyor
Asgari Ücret İçin Eylemdeyiz
Dördüncü Sanayi Devrimi ve İşin Geleceği
EMEK Gazetesi'nin 156. Sayısı Çıktı
Üzüntülüyüz Lastik-İş Genel Başkanı Abdullah Karacan’ı Kaybettik
Cumhuriyetin 95. Yılı Kutlu Olsun
10 Ekim’de Kaybettiğimiz Barış Güvercinlerini Özlemle Anıyoruz
DİSK/Genel-İş Başkanlar Kurulu Toplu Sözleşme Hakkı ve Ücretler Vurgusu Yaptı
İşsizlik Fonu Sermayenin Can Simidi Değildir!
EMEK Gazetesi'nin 155. Sayısı Çıktı
Okullar Açıldı! Eğitimde Durum Ne Olacak?
12 Eylül Tüm Sonuçlarıyla Devam Ediyor!
“Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sisteminin Durumu ve Sorunları” Raporumuz Yayımlandı!
Barış İçin El Ele
Sendikamızın Bayram Mesajı
Kemal Nebioğlu’nu Vefatının 12. Yılında Saygı ve Özlemle Anıyoruz
Terörü Lanetliyoruz
Mahmut Seren’i Aramızdan Ayrılışının 11.Yılında Sevgi, Saygı ve Özlemle Andık
Mahmut Seren'i Vefatının 11. Yıldönümünde Sevgi ve Özlemle Anıyoruz
Prof. Dr. Cevat Geray'ı Sonsuzluğa Uğurluyoruz
İsmail Hakkı Önal’ı Vefatının 16. Yıldönümünde Saygı ve Özlemle Andık
İsmail Hakkı Önal’ı Ölümünün 16. Yıldönümünde Saygı ve Özlemle Anıyoruz
İşçi Sınıfının Unutulmaz Önderi Kemal Türkler Mücadelemizde Yaşıyor
Yatağan'da Özelleştirme İki İşçi Hayatına Mal Oldu!
EMEK Gazetesi'nin 154. Sayısı Çıktı
Soma Davası'nda Vicdanları Yaralayan Karar
Önlenmesi Mümkünken 24 Yurttaşımızı Kaybettik!
Üç Yanımız Nükleer Başımız Belada
Bayram Kutlu Olsun, Umut Olsun!
15-16 Haziran İşçi Direnişi İşçilere Yol Göstermeye Devam Ediyor
Yöneteceklerden Talep Ediyoruz
Doğanın Sahibi Değil Parçasıyız
EMEK Gazetesi'nin 153. Sayısı Çıktı
Bugün Günlerden Deniz, Yusuf, Hüseyin
Genel-İş 1 Mayıs Oldu!
Dünden Bugüne 1 Mayıs’lar
Yerel Yönetim Şirketlerinde Bakanlar Kurulu Kararı ile Ayrımcılık
Nükleer ile Hayat, Hayatta Nükleer Olmaz !
Haksızlığa Uğradı; İşsiz Kaldı, Yaşamını Yitirdi!
56. Yılında Genel-İş
56 Yıldır Sen Yürürsün Rüzgar Yürür
Afişlerimiz ve Bildirimiz Çıktı... Haydi 1 Mayıs'a!
EMEK Gazetesi'nin 152. Sayısı Çıktı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Görüştük
Su Meta Değildir ve Kapitalizmin Kar Hırsına Terk Edilemez!
4 Aralık 2017 Tarihinden Önce İhalesi Feshedilen Alt İşveren İşçilerinin Durumu
Şeker Fabrikaları Değerinin Çok Altında Üç Kuruşa Satıldı
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Afişlerimiz
İşçi Arkadaş İntihar Kurtuluş Değildir!
ASAT Şebeke İmalatı Çalışmasında Yaralanan İşçiyi Kaybettik
DİSK/Genel-İş Başkanlar Kurulu Toplantısı Ankara’da Gerçekleştirildi
EMEK Gazetesi'nin 151. Sayısı Çıktı
38 Yıldır Sermaye Gülüyor Gülme Sırası Bizde
Sendikamızın Yeni Yıl Mesajı
Sendikal Mücadelede Bir Kutup Yıldızı: Abdullah Baştürk
İşçi Sınıfı Bir Önderini Daha Kaybetti
İzmir’de Ayrımsız Kadro İçin Alandayız!
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne Uyulmasını Talep Ediyoruz!
Filistin Halkı Kazanacak
15. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi DİSK/Genel-İş Oturumu Yapıldı
EMEK Gazetesi 150. Sayısı ile Mücadelemize Işık Tutmaya Devam ediyor
Avrupa Parlamentosu’na Seslendik
10 Ayda 71 İşçi İntihar Ederek Yaşamına Son Verdi!
Eskişehir'den Seslendik: Güvenceli Çalışma İnsanca Yaşam İstiyoruz!
Peş Peşe İki Büyük Acı: Başınız Sağolsun Erinç Hoca
Bu Kez Acı Haber Bursa'dan
İşkolumuzda 11 İşçi Kardeşimizi İş Cinayetinde Kaybettik
Taş Kömürüne Dokunmayın
Cumhuriyet’in 94. Yılı Kutlu Olsun!
Zorunlu Arabuluculukta Sermayenin İtirafı
Taşeron Şirket İşçilerini Ne Bekliyor?
Şirketlerin Gözü Aydın ÇED Kalkıyor!
Orta Vadeli Zam ve Yoksulluk Programı
12 Eylül Sürüyor
Savaşlar İşçi Sınıfı İçin Ölüm ve Daha Çok Sömürü Demektir!
Sendikamızın Bayram Mesajı
Adalet Kurultayındayız: Herkes İçin Adalet! İşçi Sınıfı İçin Adalet!
Vaatler Çöpe İşçiler Mücadeleye
Sakarya’da Tarım İşçileri Göz Göre Göre Öldü
DİSK Genel Başkanlarından Kemal Nebioğlu'nu Saygıyla Anıyoruz
Genel-İş Başkanlar Kurulu: Güçlü Bir İşçi Sınıfı İçin Görev Başına
Mahmut Seren’i Aramızdan Ayrılışının 10.Yılında Sevgi, Saygı ve Özlemle Andık
Mahmut Seren'i Saygı ve Özlemle Anıyoruz
Kenan Budak’ı Katledilişinin 36. Yılında Anıyoruz
İsmail Hakkı Önal’ı Saygı ve Özlemle Andık
İsmail Hakkı Önal’ı Ölümünün 15. Yıldönümünde Saygı ve Özlemle Anıyoruz
Unutulmaz İşçi Önderi Kemal Türkler'i Saygıyla Anıyoruz
Özcan Kesgeç'i Saygıyla Anıyoruz
Grev Tehdit Değil Haktır!
İşçi Sınıfı İçin Adalet! Dedik
Sendikamızın Bayram Mesajı
15-16 Haziran’da Alanlarda Haykırdık: Kıdem Tazminatı Gaspına, Taşeron Köleliğine ve OHAL Adaletsizliğine Son!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’ndan İşçilerin İşlerine İadesini İstedik
Mardin Valisi ile Görüştük, Üyelerimizle Buluştuk
Dicle Üniversitesi'ndeydik
15-16 Haziranın Işığında OHAL’in Kaldırılmasını Talep Ediyoruz!
Çocuklara Kıymayın Efendiler!
Seni Unutmayacağız Belgüzar Başkan…
Zeytin Ağacı Fermanla Ölmez !
Kıdem Tazminatı İçin Eylem Günü
ODTÜ Rektörlüğü ile Görüştük
Kıdemi Değil Taşeronu Kaldır
Genel Yönetim Kurulu Çukurova’da
Grev Bir Haktır Yasaklanamaz!
L20 Zirvesi Berlin'de Yapıldı
Yüreğimiz Soma’da Öfkemiz Sokakta
Avusturya Modeli Değil Türkiye Modelinde Israrcıyız
Abdullah Baştürk'ün Adı Çankaya'da
Ahmet İsvan’ı Sonsuzluğa Uğurluyoruz
Afişlerimizle, Bayraklarımızla, Umutlarımızla, Taleplerimizle Alanlardaydık...
EPSU 1 Mayıs Açıklaması: Dünya İşçileri Birleşin!
ODTÜ’de 1 Mayıs Hazırlığı
Kaybettiklerini Unutma, Kalanlar İçin Savaş
İtiraf Ettiler: İşçinin Kıdemi Piyasayı Fonlayacak
İnsanca Yaşamak İçin Haydi 1 Mayıs'a
Afişlerimizle, Bayraklarımızla, Umutlarımızla Alanlardayız
Genel-İş Bir Çınarını Sonsuzluğa Uğurladı
İşsizin Parası İle İşveren Teşvik Edilemez!
İşçi Sınıfı Mücadelesinde 55 Yıl
Aydınlık Türkiye Mücadelesini Sürdürmeye Devam Edeceğiz
7.1 Milyon İşsize İş Bulun!
Bir Sendikanın Örgütlenmesi Suç Olamaz
Genel Yönetim Kurulumuz Van, Şırnak ve Silopi'de
Diyarbakır’dan Seslendik: İşçiler İşlerine Dönsün Hukuksuzluk Son Bulsun!
Emek Gazetesi'nin 146. Sayısı Yeni Formatıyla Çıktı!
Bugün Dünya Su Günü: Su Yaşamdır
Hukuksuzluk Bitsin! İşçiler İşlerine Geri Dönsün!
El Attılar, İşsizliği Katladılar
Asbestli Yıkımın Durdurulması Sonrasında Yetkililer Hakkında Suç Duyurusunda Bulunuldu
İçişleri Bakanı ile Görüştük
Sendikamız Hakkari Şube Olağan Genel Kurulu Yapıldı
Referandum Sonrası Güvencesiz Memurluk Geliyor!
İşçiler İşlerine Dönsün
Sınıf Sendikacılığında 50. Yıl
Karbel Grevinde Başarıya Ulaştık
Karabağlar Belediyesi İşçileri Grevde: İşçiler Köle Değildir, İş Ekmek Yoksa Barış da Yok!
Her Şey 37 Yıl Önce Başladı
Grev Yasağına Rağmen Direnen Metal İşçileri Kazandı
Metal İşçilerine Grev Yine Yasaklandı
Prof. Dr. Gürhan Fişek'i Kaybettik
C-AYALIM!
“İşiniz Var Daha Ne İstiyorsunuz”
İstanbul'da Yaşanan Katliamı Lanetliyoruz!
Sendikamızın Yeni Yıl Mesajı
Onayımız Yok! İşverenlere Hayırlı Olsun!
Asgari Ücret Eylemleri
Emek Büroları Açılışına Katıldık
Abdullah Baştürk'ü Andık
Abdi İpekçi Sordu Abdullah Baştürk Yanıtladı
Bugün de Kayseri: Artık Yeter
Hawking diyor ki: Paylaşmayı öğrenmemizin zamanı
İşte Asgari Ücret Gerçekleri!
Beşiktaş’ta Yaşanan Bombalı Terör Saldırısını Lanetliyoruz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu Sendikamızı Ziyaret Etti
Engel Tanımayın, Hayata Katılın, Talep Edin!
DİSK/Genel-İş Başkanlar Kurulu: İşçi Sınıfı Güvencesizlikle Kuşatılıyor
12 Öğrencimizi Yangında Kaybettik: 5216 Madde 7/u
DİSK/Genel-İş Başkanlar Kurulu Toplantısı Ankara’da Yapıldı
Adana'daki Saldırıda Üyemizi Kaybettik
İşçi Sınıfının Derdi Eşitsizlik! Senin Derdin Ne?
Madenciler Niye Ölüyor?
10 Ekim Katliamı Davasının Takipçisiyiz
Çorum Belediye İşçilerinin Ankara Yürüyüşünün Gazetecisi Mete Akyol’u Kaybettik
Basın Özgürlüğünde Yüz Yıl Geriye Gittik
Özelleştirme ve Kapatılma Tehlikesi Altında İki Verimli Kurum: Türkiye Petrolleri ve Paşabahçe Cam Sanayii
Oyalama İstemiyoruz Kadro İstiyoruz!
Yoksulluk Sınırının Üzerine Çıkmak Mı Yoksa Eşitsizlikleri Ortadan Kaldırmak Mı?
Sendikamızdan Güney Koreli İşçilerin Mücadelesine Destek
Yönetmelik Değişti: YHK'da bağıtlanan 1 yıldan az süreli toplu iş sözleşmeleri için fiyat farkı ödenecek
UNICEF'in Uluslararası Dünya Kız Çocukları Günü Açıklaması
Bergama’da Kültür Merkezi Açılışı
Birinci yılında Ankara Katliamı:“Yasaklarla acılar yok sayılamaz”
Halk Ekmeklere Sahip Çıkalım
ODTÜ’de Haykırdık: İnsanca Çalışmak İnsanca Yaşamak İstiyoruz!
Genel İşler İşkolunda 24 İşçiyi İş Cinayetlerinde Yitirdik
DİSK Güvenlik-Sen Sendikamız Genel Yönetim Kuruluna Dayanışma Ziyaretinde Bulundu
Bayramımız Barış Olsun
İş Kazaları Hız Kesmiyor: Varto Temsilcimiz İş Kazası Geçirdi
Asgari Ücret 1300 TL'nin Altına Düşmeyecek Ama..
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Barış ve Demokrasi Talep Ediyoruz
Felaketler Öldürmez, İhmal ve Tedbirsizlik Öldürür
Türkiye Varlık Fonu: Hükümet A.Ş.
Belediyelere Kayyum Meclis'teki Uzlaşmayla Geri Çekildi!
Darbe Girişimi Püskürtüldü Artık Tam Demokrasi İstiyoruz!
İstanbul'dan Sonra İzmir'den Haykırdık: Darbeye Hayır! Demokrasi Hemen Şimdi!
2016 Temmuz Verilerine Göre Genel İşler İşkolunun Durumu‏
Uluslararası İşgücü Yasası Meclis'ten Geçti
Mahmut Seren’i Aramızdan Ayrılışının 9.Yılında Sevgi, Saygı ve Özlemle Andık
ESHOT Şoförlerinden Kıdem Tazminatı Eylemi
Sendikamızın Bayram Mesajı
Sıra İş Mahkemelerine Geldi!
Diyarbakır 2 Nolu Şubemizin Olağanüstü Genel Kurulu Yapıldı
Mersin'de ve Hatay’da 15-16 Haziran Panelleri Yapıldı
Genel-İş Emek Araştırma Dergisi (GEAD) Yeniden Yayın Hayatına Döndü
15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi Mücadelemize Işık Tutmaya Devam Ediyor
DİSK 15-16 Haziran Direnişi 46. Yıl Etkinliği
Sendikamızın 65. Hükümet Programına İlişkin Basın Açıklamasıdır...
2015 Yılında 1 Milyon Genç Kayıtdışı Çalıştırıldı!
Adana’da 10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi Anıtı
Türkiye’nin Uluslararası Çalışma Örgütü Karnesi
DİSK-AR: Yeni İşsizlerin Yarısı Üniversite Mezunu
DİSK-AR: İşsizliğin Girdabında Kadınlar,Gençler ve Geçici İşçiler Var
DİSK-AR: Yöntem Değişikliği De İşsizliği Durduramadı
DİSK-AR: Orta Vadeli Program Güvencesizlik Ve Yoksulluk Programıdır
DİSK-AR: İşsizlik 42 Ayın Zirvesinde