1 Eylül Dünya Barış Günü: Emeğin, Eşitliğin ve Barışın Yanındayız!

Bugün, 1 Eylül Dünya Barış Günü. Tüm dünyada barış talebinin yükseldiği bu günde şunun altını çiziyoruz; barış yalnızca savaşsızlık değildir; adil bir yaşam, insanca çalışma koşulları ve toplumsal eşitliktir. Barış istiyoruz!

Bugün tüm dünyada açlığın, yoksulluğun, eşitsizliklerin, adaletsizliklerin, ayrımcılığın, savaşların ve katliamların arttığı bir dönemden geçiyoruz. Emperyalistlerin körüklediği savaşlar, iklim krizinin yarattığı yıkımlar, yoksulluk, işsizlik, otoriter yönetimlerin baskısı ve cihatçı çetelerin şiddeti nedeniyle milyonlarca insan yerinden edilmekte, mülteci haline gelmektedir. Dünya büyük bir insanlık krizi ile karşı karşıyadır. Bu kriz ancak insanı önceleyen çabalarla önlenebilir.

Barış hakkı kutsaldır. Devletlerin görevi bu hakkı korumak ve hayata geçirmektir. Çünkü barış, yaşam hakkından inanç ve örgütlenme özgürlüğüne, eğitimden sağlığa, güvenceli çalışmadan eşit yurttaşlığa kadar tüm haklarımızın teminatıdır.

Nefret dili ve ötekileştirmenin hâkim olduğu toplumlarda hak ve özgürlükler baskı altına alınır, en temel talepler karşılanamaz. Savaş, iktidarların ve sermayenin halklara karşı kullandığı en ağır sindirme aracıdır. Halkların üzerine doğrultulan silahlar aslında kendi geleceğimize yöneltilmiştir. Savaşın bedelini ölüm, sefalet ve yoksullukla ödeyenler ise daima yoksul halk çocuklarıdır. Emperyalistlerin ve iktidarların çıkar oyunlarının halka dönüşü kan, gözyaşı ve zulümden başka bir şey değildir.

Biz biliyoruz ki barış, insanca yaşamın koşuludur. Barış; nefret söylemini susturur, işçilerin hak arayışını güçlendirir, güvencesizliği bitirir, kadın cinayetlerini önler, ırkçılığı dağıtır, ekonomik krizi aşmanın yolunu açar. İşte bu nedenle barış hakkı mücadelesini sürdürmek, barışta ısrarcı olmak boynumuzun borcudur.

Türkiye coğrafyası, emperyalistlerin ve bölgesel güçlerin çatışmalarının tam ortasında kalmışken İsrail’in Gazze’deki soykırımı, Lübnan’a yönelik abluka ve saldırıları, İran-İsrail çatışmaları, Suriye’de süren katliamlar; en çok çocuklara, kadınlara ve yoksullara acı getirmektedir. Ülkemiz de bu insanlık krizinin merkezindedir. 2014’ten bu yana Türkiye, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke haline gelmiştir.

Biliyoruz ki savaşların, çatışmaların ve şiddetin bedelini en fazla işçi sınıfı öder. Bu yüzden demokrasi, barış, adalet ve insanca bir yaşam mücadelesi işçi sınıfının geleceği ve ekmeği için hayati önemdedir.

Barış; adaletle, eşitlikle ve emekle mümkündür.

Ülkemizde de yıllardır süren çatışmalar karşısında barışı, eşitliği ve adaleti savunuyoruz.  Kürt sorununda demokratik çözüm, silahların susması, taleplerin parlamentoda özgürce tartışılması ve barışçıl yöntemlerle çözüm üretilmesi, emekçilerin ve ülkemizin geleceği için kritik bir adımdır ve son derece değerlidir. Toplumsal barış ve kardeşlik için demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesi zorunludur.

Biz işçiler biliyoruz ki savaşlardan, krizlerden, baskılardan en çok zarar gören yine emekçi halktır. Bu yüzden barış mücadelesi aynı zamanda emek mücadelesidir.

İnsanca yaşam, güvenceli iş, eşit yurttaşlık ve demokratik bir ülke için barış istiyoruz!

Savaşa, yoksulluğa, sömürüye karşı emeğin birliğini, halkların kardeşliğini savunuyoruz!

Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü!

Yaşasın emek ve barış mücadelesi!