İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !

29/12/2017

DİSK/Genel-İş Genel Yönetim Kurulu, Ankara Ulus Heykel'de kadro hakkı için basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasına Genel Başkanımız Remzi Çalışkan, Genel Sekreter Cafer Konca, Eğitim Daire Başkanı Mahmut Şengül, Araştırma Daire Başkanı Mehmet Güleryüz, DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün,  Ankara şubelerimizin başkan ve yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda üyemiz katıldı. 

Genel Başkanımız Remzi Çalışkan yaptığı basın açıklamasında; “ KHK ile getirilen Kamu istihdamı KHK ile düzenlenemez dedik bugün ortaya çıkan tablo bizi haklı çıkardı.” dedi.

Yüzlerce belediye işçisinin katıldığı açıklamada konuşan Genel Başkanımız Remzi Çalışkan, Hükümetin düzenlemeyi yangından mal kaçırırcasına yaptığına vurgu yaparak, “Bu düzenleme ayrımcı ve eşitsizdir. Kabul etmiyoruz” dedi. Kadro mücadelesinin devam edeceğini söyledi.


Genel Başkanımız Remzi Çalışkan’ın basın açıklamasında yaptığı konuşmanın tam metni ise şöyledir:

Yıllardır ülke gündeminde olan ama özellikle 2015 yılı başından itibaren siyaset ve seçim gündemlerinde sürekli yer alan taşeron işçilerin kadro sorunu OHAL Hükümeti’nce çıkarılan 696 sayılı KHK ile ne yazık ki eşitsiz, ayrımcı ve kamu istihdamına uygun olmayan bir içerik ve yöntemle düzenlenmiştir. Bu konudaki görüşlerimizi basın aracılığıyla üyelerimize, işçi sınıfına ve kamuoyuna bu açıklama ile iletmek istiyoruz:

Kamu istihdamı KHK ile düzenlenemez

Konuyla ilgili Hükümet’in bir çalışma içinde olduğu günden beri bu çalışmalara katılma talebimizi çeşitli defalar yetkililere ilettik; Maliye Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan görüşlerimizi iletmek üzere randevu talep ettik. Ancak yanıt bile alamadık. Görüşlerimizi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın önünde bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurduk.

Daha sonra sayın Cumhurbaşkanı ve sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı çalışmanın bittiğini kamuda taşeronluk devrinin bittiğini müjdelediler. Bu açıklamalardan sonra konunun KHK ile düzenleneceği ifadelerine rastladık ve kamu istihdamının KHK ile düzenlenemeyeceğini gerekçeleriyle ülkenin dört bir yanındaki eylemlerimizle ifade ettik.

Bu konunun, sorunun doğrudan muhatabı olan sendikalarla tartışılmadan, onların görüşleri alınmadan düzenlenemeyeceği hukukun ve demokrasinin gereğidir. Sorunu böyle ele aldık.

Bu konu TBMM’ye yasa tasarısı olarak gelmeden ele alınamazdı çünkü milletin vekillerinin, siyasi partilerin bu konuda öteden beri dile getirdikleri görüşleri vardı. Onların yasama iradesi ellerinden alınamazdı. Sorunu böyle ele aldık.

1 milyona yakın işçiyi ve aileleriyle birlikte yaklaşık 4 milyonluk bir emekçi kesimi ilgilendiren bir konunun toplumsal mutabakat yöntemleriyle ele alınması gerekirdi. Sorunu böyle ele aldık.

Ve nihayet olağanüstü hal ilan edilen dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin olağanüstü hal ilanını gerektiren konularla sınırlı olması hukukun gereğidir. Sorunu böyle ele aldık.

Biz hukuk ve demokrasi ilkelerinden hareket ederek sorunun çözümünden yana olduk ancak Hükümet bu düzenlemeyi yangından mal kaçırır gibi yaptı.

Böyle yapıldığı için de düzenleme Hukuk Fakültesi 1. Sınıf öğrencilerinin yapmayacağı hatalar ile imla ve anlatım bozuklukları ile doludur.

 Nitekim KHK yayımlanır yayımlanmaz daha ilk saatlerden başlamak üzere başvuruların başlama ve bitiş tarihleri, toplu sözleşme düzeni ve belediye şirketlerinde çalışan işçilerin durumları başta olmak üzere birçok konu üzerinde belirsizlik oluşmuştur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri ile sürekli temas kurmak ve onların madde metinlerini nasıl yorumladıklarını öğrenmek sendikaların başlıca işine dönüşmüştür. Bu durum bile bu konunun neden KHK ile düzenlenemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu düzenleme ayrımcı ve eşitsizdir

Bu düzenlemeyi yapanlar kamudaki taşeron şirket işçilerini merkezi idare ve yerel yönetim olarak 2 sınıfa ayırmıştır. Merkezi yönetime alınacak işçiler devlet istihdamını düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamına alınmış; yerel yönetimlerdeki taşeron şirket işçileri ise belediye şirketlerine mahkum edilmiştir.

Taşeronluğu bitirdik herkese kadro verdik söylemini kuranlar yerel yönetimlerde taşeron şirketler ve belediye şirketlerinde çalışan 500 bin işçiyi kadro dışı bırakmışlardır.

Basın aracılığıyla şu soruyu soruyoruz: merkezi idarede taşeron şirketlerde çalışan işçiler kamu hizmetlerinde çalıştıkları için kadroya alınmışlarsa yerel yönetimlerde çalışan işçiler hangi nitelikte hizmetlerde çalışıyorlar ki kadro dışında bırakılıyorlar? Yerel yönetim hizmetleri kamu hizmeti değil midir?

Diğer yandan başkanları görevden alınan belediyelerden ve bu belediyelerdeki taşeron şirketlerden hukuksuz olarak işten çıkarılan ya da ihraç edilen işçiler için ayrımcılık ve eşitsizliğin derinleştiğini ifade etmek isteriz.  Daha birkaç gün önce Batman Belediyesi’nde taşeron şirkette işten çıkarılan 40 işçinin durumu ile birlikte daha önce haksız ve hukuksuz olarak işten çıkarılan binlerce işçiye ve ailelerine bu vahim tabloyu anlatmak Hükümet’e düşer. Anlatabilirler mi bilmiyoruz?

Merkezi idare ve yerel yönetimlerdeki sınav uygulaması eleme amaçlıdır ve keyfidir

Sınav yöntemi konusundaki düzenlemeye göre “sınav yazılı ve/veya sözlü olabileceği gibi yazılı sözlü birlikte veya uygulamalı olarak yapılabilecek” Bu yöntem idarelere istediğini al, istemediğini ele yöntemidir. Bu eleme yetmezmiş gibi merkezi yönetim kurumlarında tüm sınav süreci ilgili idarenin yetkisindeyken yerel yönetimlerde bu konu çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmıştır. Soruyoruz: Neden?

Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sınavın formalite olduğunu ifade ediyor. O zaman sınav neden yapılıyor ve formalite olmayan nedir?

Taşeron şirket işçilerinin temsilcisi bir sendika olarak koşulsuz, ayrımsız her işçiye kamuda kadro talep ettik. Ancak karşımıza merkez-yerel ayrımı, eleme amaçlı bir sınav ve diğer koşullar çıkarıldı. 500 bin işçi kadro dışı bırakıldı. Soruyoruz: Neden?

 Merkezi idarede elenen işçilerin yerine kim alınacak, kaç işçi hangi yöntemle alınacak?

Belli olmuştur ki sınav bir eleme aracıdır. Bu eleme hem merkezi düzeyde hem de yerel düzeyde işleyecektir. Taşeron şirketlerde çalışan işçiler kamu idarelerinin işçi ihtiyacı gözetilerek istihdam edilmişlerdir. Yani 1 eksik işçi hizmetlerde aksama yaratacaktır. O halde elenecek 1 işçi nedeniyle hizmetlerde aksama olmaması için alınacak 1 işçi nasıl istihdam edilecektir. Bu sorumuza şimdiden yanıt bekliyoruz. Ayrıca hem merkezi hem de yerel düzeyde kaç işçinin elendiğinin kamuoyuna açıklanmasını talep ediyoruz.

Yaklaşık 1 milyon işçi yaklaşık 3 yıl Yüksek Hakem Kurulu’nun verdiğiyle yetinecektir

KHK düzenlemesi toplu sözleşme düzeniyle ilgili olarak alt işverenlerde uygulanmak üzere Yüksek Hakem Kurulu’nca bağıtlanan ve yürürlük süresi en son sona eren toplu sözleşmenin bitim tarihini serbest toplu sözleşmeye geçiş tarihi olarak vermektedir. Kanun yazma tekniğini bir tarafa bırakalım kanunlarda olması gereken kesinlik ve objektiflik ölçütlerini de alt üst eden ve her türlü yetkiyi Hükümet’e bırakan bir düzenleme söz konusudur. Soruyoruz: Neden?

Acaba bu konu ileride seçim dönemlerinde siyasal iktidara malzeme mi olacaktır. İşçilerin umut ve beklentileri üzerinden oy devşirme hesapları mıdır söz konusu olan?

Hükümet bu düzenleme ile belediye şirketlerini kontrol altına almak istiyor

Hükümet yerel yönetimlerdeki taşeron şirket işçilerini yerel yönetim şirketlerine mecbur kılmış ve bunu da kadro olarak süslemeye çalışmaktadır. Ama bununla birlikte aslında Türk Ticaret Kanunu’na tabi olarak faaliyet gösteren şirketler bütçe ve personel açısından Hükümet denetimine alınmaktadır. Bu düzenleme yerel yönetimleri zapturapt altına almayı amaçlamaktadır. Özellikle muhalif belediyeler bu düzenlemeyle kıskaç altına alınacaktır.

Şayet Hükümet yerel yönetim işçileri için yarattığı eşitsizliği ortadan kaldırmak istiyorsa ve bu düzenlemede ısrarlıysa bu şirketleri kamu şirketi statüsüne almak, 657 sayılı Yasaya bu şirketleri ilave etmek ve şirket işçilerini de bu yasa kapsamına almak zorundadır.

Yerel yönetim işçilerinin kadro hakları için mücadeleye devam edeceğiz

Çıkarılan KHK ile merkezi idarelerdeki taşeron işçiler sürekli işçi kadrosuna alınmışlar ancak yerel yönetimlerdeki taşeron işçiler kadro dışında kalmışlardır. Bugüne kadar yürüttüğümüz kadro mücadelesini eşitlik arayarak bundan sonra da sürdüreceğiz. Hiçbir hükümetin işçiler arasında ayrım yapmak ve işçilere eşitsiz davranmak hakkı yoktur.

Diğer yandan idarelere ve şirketlere geçişi yapılacak taşeron işçilerin özgür toplu sözleşme haklarının 3 yıl boyunca askıya alınması ve YHK’nın belirleyeceği ücretlere mahkum olması da kabul edilemez bir düzenlemedir.

 

 

İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !
İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !
İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !
İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !
İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !
İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !
İlan Ediyoruz; Kadro Mücadelemiz Bitmedi !