17.10.2025
17 Ekim Yoksullukla Mücadele Günü
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin imzalandığı meydanda (Paris/Trocadero Meydanı) 17 Ekim 1987 tarihinde yüzbinlerce insan bir araya gelerek aşırı yoksulluk, şiddet ve açlık mağduru insanları onurlandırmak amacıyla yoksulluğun bir insan hakkı ihlali olduğu ve insan haklarına saygının sağlanması gerekliliğine dikkat çekti. O günden sonra her yıl 17 Ekim, yoksullukla mücadele konusundaki kararlılığı göstermek ve yoksulluğun bertaraf edilmesi için hem farkındalığı artırmak hem de hükümetlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için bir basınç uygulama günü olmuştur.
Dünya Yoksullukla Mücadele Günü yoksulluğu sona erdirmenin yalnızca gelirle ilgili olmadığını; onur, adalet ve aidiyetle de ilgili olduğunu vurgulamaktadır. Her yıl BM tarafından yoksulluğa dair bir temanın öne çıkarıldığı Yoksullukla Mücadele Günü’nün bu yıl için belirlenen teması şöyle açıklanıyor: “Ailelere saygı gösterilmesini ve etkili destek sağlanmasını temin ederek sosyal ve kurumsal kötü muameleyi sona erdirmek”. Bu amaç doğrultusunda; dezavantajlı insanları öncelikli hale getirerek ve ailelerin birlikte kalmasına, gelişmesine ve kendi geleceklerini şekillendirmelerine yardımcı olacak kurumlar inşa etmek hedeflenmektedir. Yoksul aileler, yardım alabilecekleri okullar, klinikler, sosyal yardım ofisleri ve çocuk koruma sistemleri gibi yerlerde sıklıkla damgalanma, zorbalık ve cezalandırıcı uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Çeşitli gerekçelerle ayrımcılığa uğramış gruplar, resmi kurumlardan yargılayıcı ve denetleyici tavırlar gördüklerini; bu durumun güveni ve öznelik duygusunu zedelediğini bildirmiştir. Bu süreçler, bazen yalnızca yoksulluktan dolayı ailelerin ayrılmasıyla sonuçlanmakta ve hem çocuklar hem de ebeveynler için uzun süreli duygusal ve sosyal zararlar doğurmaktadır. Yoksulları dışlamaya yönelik önyargılar ile ayrımcılığı aşma sorumluluğu herkes tarafından üstlenildiğinde; bu insanlar yoksulluğun sebep olduğu onur kırıcı durumlardan kurtulabilirler.
Ekonomik büyümenin, teknolojik imkânlar ve finansal kaynakların artması ile övünülen bir dünyada milyonlarca insanın aşırı yoksulluk içinde yaşıyor olması ciddi bir ahlaki problemdir. Yoksulluk yalnızca ekonomik bir sorun değildir, aynı zamanda hem gelirden hem de onurlu bir yaşam için gereken temel ihtiyaçlardan yoksun olmayı kapsayan çok boyutlu bir olgudur.
Yoksulluk içinde yaşayan kişiler, birbiriyle ilişkili birçok yoksunlukla karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar; tehlikeli çalışma koşulları, güvenli olmayan konut, besleyici gıda eksikliği, adalete eşitsiz erişim, siyasi güç eksikliği, sağlık hizmetlerine sınırlı erişim.
Türkiye’de Yoksulluk
İşçi hakları, ücret dağılımı, güvenceli istihdam ve sendikal örgütlenme hakkı ve özgürlüğü ile doğrudan bağlantılı toplumsal bir sorun olduğu için yoksullukla mücadele, sosyal yardım paketleriyle çözülebilecek bir mesele değildir. Türkiye’de son yıllardaki ekonomik krizler, yüksek enflasyon, ücretlerin erimesi ve çocuk yoksulluğunun artması gibi dinamikler, yoksullaşmanın giderek daha da çok yaygınlaşması riskine işaret ediyor. Çocuk yoksulluğu ve sosyal dışlanma riski ise acil çözüm bekleyen bir sorun olarak giderek büyüyor. Nitekim 18 yaş altı çocukların yaklaşık %38–39’unun yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olduğunu gösteren araştırmalar bulunuyor.
Sendikamızın Araştırma Dairesi emar’ın da yapmış olduğu son yoksulluk araştırması Türkiye’de en az 17 milyon 821 yurttaş en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak kadar yoksul olduğunu ifade ediyor ve ülkedeki her 10 kişiden 2’sinin yoksul olduğunun altını çiziyor:
“Türkiye’de yoksulluk sınırı 2014 yılına göre tam 12 kat arttı. 2014 yılında 6 bin 665 TL olan yoksulluk sınırı, 2024’te 81 bin 742 TL’ye yükseldi. Bu artış, özellikle 2022 sonrası dönemdeki yüksek enflasyonun etkisiyle dramatik bir şekilde hızlandı”.
Çalışanlar da Yoksul
Türkiye’de milyonlarca yurttaş, çalışmasına rağmen kendisini ve ailesini geçindirebilecek bir ücrete ve insanca yaşam koşullarına sahip olamadığı için yoksuldur. Düşük asgari ücret, ağır vergiler ve adaletsiz gelir dağılımı, çalışan yoksulluğunu her geçen gün artırmaktadır. 2024 yılında Türkiye’de çalışanların yoksulluk oranı %10,7’dir.
Biz yoksulluğun ve her tür sömürü biçiminin ortadan kaldırılmasını isteyenlerin talebi nettir: insan onuruna yaraşır bir yaşam ve çalışma koşulları. Yaşanabilir ücret ve güvenceli istihdamın sağlanması, kayıt dışı istihdamla etkin bir mücadele, taşeronlaşmanın ortadan kaldırılması ve uzun süreli iş sözleşmeleriyle esnek çalışmanın önüne geçilmesi, işçi güvenliği ve sağlığı ile sosyal hakların korunduğu ve geliştirildiği ve gelir adaletsizliğinin önüne geçildiği, çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmayı hedefleyen doğrudan gelir destekleri, okul beslenme programları ve ücretsiz eğitim hizmetleri; yaşlı ve engelli desteklerinin güçlendirilmesi, istihdam olanaklarının artırılması gibi son derece hayati taleplerde ısrarcıyız.