DİSK/Genel-İş Genel Yönetim Kurulu, halen TBMM’nin gündeminde bulunan Torba Yasa’daki hükümlerle esas çalışma biçimi haline getirilmek istenen “Taşeron Çalışma” ile ilgili TBMM önünde basın açıklaması düzenledi.
Düzenlenen basın açıklamasında, DİSK ve Sendikamız Genel Başkanı Kani Beko, Genel-İş Genel Yönetim Kurulu Üyelerimiz, DİSK üyesi sendika Genel Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyeleri, CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, HDP Van Milletvekili Nazmi Gür ile çok sayıda sendika üyesi işçimiz ve emek dostu hazır bulundu.
‘Susma haykır taşerona başkaldır, gün gelecek devran dönecek AKP hesap verecek, AKP yasayı al başına çal’ şeklinde slogan atan işçiler, üzerinde ‘Soma’ yazılı baret takıp, ıslık çalarak söz konusu yasa tasarısına tepki gösterdi.
Düzenlenen basın açıklamasında açılış konuşmasını yapan Sendikamız DİSK/Genel-İş Genel Sekreteri Remzi Çalışkan, TBMM’de görüşülmekte olan “torba” yasa oturumlarında, iktidar partisinin, işçiden yana değil sermayeden yana tercihte bulunduğunu ifade ederek, artarak devam eden işçi ölümlerinden taşeron uygulamayı devam ettiren hükümetin sorumlu olduğunu belirtti. Çalışkan, önümüzdeki günlerde taşeronlaşmaya karşı bir dizi eylem yapacaklarını, işçileri güvenceden yoksun bırakan, onları en ilkel kölelik çalışma koşullarına mahkûm edecek “torba” yasa görüşmelerinde, işçiler aleyhine hükümlerin yasallaşmasına asla izin vermeyeceklerini söyledi.
DİSK ve Sendikamız Genel Başkanı Kani Beko’nun konuşmasına başlamadan en son Soma’da “iş cinayetinde” kaybettiğimiz Metin Kesk’i anmak için üzerinde Soma yazılı baret taktığı görüldü.
Beko yaptığı konuşmada, “Taşeronlaştırmanın adaleti sefalet ve ölümdür, İşçileri yaşatmak TBMM görevidir” diyerek başladığı konuşmasında, ” Bilindiği gibi Genel İş sendikası ve konfederasyonumuz DİSK olarak daha önce defalarca ilan ettik: Bedeli ne olursa olsun taşerona karşı mücadele edeceğimizi söyledik. Taşeron zulmünü bu topraklardan söküp atana dek mücadele edeceğimize söz verdik. Çünkü taşeron demek açlık sınırının altında bir ücret demektir. Taşeron şirketlerde çalışan işçiler, asgari ücret sefaletine mahkûm edilmek istenmektedir. Taşeron demek iş cinayeti demek, ölüm demektir. 2014 yılının ilk sekiz ayında ölen 1270 işçinin önemli bir bölümü taşeron çalıştırılan işçilerdir. Taşeron demek çocuklarımızın geleceğini taşeron patronlarının insafına bırakmak demektir. Taşeron tüm haklarımızın gasp edilmesi demektir. Türkiye’de toplu sözleşmeden faydalanan işçi sayısının yüzde 5 düzeyinde olmasının başlıca nedeni taşeron sistemidir” dedi.
Taşeron uygulaması nedeniyle belediye hizmetlerinde ve diğer tüm iş kollarında çalışan işçilerin sendikal hak ihlalleri ile karşılaşmaması için, ekonomik ve sosyal hak kayıpları yaşanmaması için bir çok kere uyarıda bulunduklarını söyleyen Beko, “Taşeron zulmünün yıkıcı etkilerini kısa vadede hafifletmek için atılması gereken adımları bir kez daha tekrarlıyoruz:
1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı torba yasa ile İş Kanununda değişiklik yaparak taşeron sistemini daha yaygın hale getirmeyi planlamaktaydı. Sendikamız ve Konfederasyonumuzun diğer örgütlerle birlikte bu girişimi kısmen engellemiştir. İktidar bu girişimlerden tamamen vazgeçmelidir.
2. Bakanlar Kurulu, Belediyelere kanun tarafından tanınmış şirket kurma hakkını engellemekten vazgeçmelidir. Ayırca belediyeleri hizmet görmek için ihale açmaya zorlayan Kamu İhale Yasası düzenlemeleri kaldırılmalıdır.
3. Norm kadro uygulaması belediyeler için zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Belediyeler kendi kadrolarını kurabilmeli, şirket işçileri de belediye kadrolarına alınmalıdır.
Hükümet taşeron sistemine son vermeli, taşeron şirketlerde çalışan tüm işçilere kadro vermelidir. Unutulmamalıdır ki kamu hizmet en iyi kamu çalışanları eliyle yerine getirilir” dedi.
Genel Başkan Kani Beko’nun basın açıklamasında okuduğu metnin tamamı için tıklayınız.