Türk Tabipleri Birliği: ''Salgın Yönetilemiyor, Fırtına Kapıda!''

23/09/2020

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu, Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının resmi olarak açıklanmasından bu yana geçen 6 aylık süreci kapsayan 812 sayfalık değerlendirme raporunu yayımladı.

Raporda öne çıkan bazı bulgular;

  • Türkiye’de sağlık çalışanları topluma kısayla 8,5 kat daha fazla COVID-19’a yakalanmaktadır.
  • COVID-19 sağlık çalışanları için Almanya, Belçika, Güney Afrika, İtalya, Kanada ve Malezya’da meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir.
  • 41’i hekim olmak üzere, 95 sağlık çalışanı ve 7.506 yurttaşı COVID-19 nedeniyle kaybettik.

Raporda yer alan önerilerin bir kısmı şunlar:

  • Yeniden açılmanın ve gerektiğinde kapanmanın epidemiyoloji bilimi çerçevesine uyarak şekillendirilmesi,
  • Gerektiğinde uygulanacak fiziksel hareketlik kısıtlamasının kamu ve özel sektör çalışanlarının tümünü kapsaması,
  • Salgından en çok etkilenen grupların belirlenerek onlara özel önlemler alınması
  • Yerel yönetimlerin salgınla mücadelenin bileşeni haline getirilmesi
  • Pandemi mücadelesinin kişisel önlemlere bırakılmayıp, suçlama ve damgalama yapılmadan kamusal önlemlerle yetkinleştirilmesi

Belediyelerin salgın durumundaki işlevlerinin de anlatıldığı raporda yerel yönetimlere yönelik şunlar ifade edildi:

Belediyelerin toplum sağlığı açısından en önemli işlevi fizik çevre açısından sağlıklı kentler oluşturmak, kent mekanını toplum sağlığını tehlikeye sokan etmenlerden arındırmak ve hatta toplum sağlığını geliştirmeye olanak tanıyacak şekilde planlamak ve düzenlemek olmalıdır. Bir diğeri ise sosyal belediyecilik uygulamalarının yaşama geçirilerek kentlerdeki kırılgan gruplara yönelik hizmetlerdir.

Kentlerde, COVID-19 hastalığı ile en fazla ilişkili belediyecilik hizmeti toplu taşıma sistemleridir. Toplu taşıma, fizik mesafenin korunmasının neredeyse imkânsız olduğu ve çok fazla sayıda insanın dolaşımda olduğu, kısacası COVID-19 etkeninin kolaylıkla yayılabileceği kapalı ortamlardır.

Bu ortamlar sadece toplu taşıma araçlarının kapalı alanları değil, aynı zamanda metro vb yeraltı ulaşım sistemlerinin bekleme alanlarını da kapsamaktadır. Bu özellikler göz önünde bulundurularak yapılması gerekenler şunlardır:

Ulaşım:

  • Toplu taşıma araçlarının sayısının artırılması ile yolcu yoğunluğunun azaltılması
  • Araçların kapasitesinin en az yüzde 50 azaltılması ile yolcu yoğunluğunun azaltılması

Araçların her zamankinden daha sık temizlenmesi

  • Yeraltı ulaşım sistemlerine girişte termal kameralar konarak yolcuların ateşlerinin izlenmesi
  • Pek çok noktaya el dezenfektanları konması
  • Şoför, güvenlik görevlisi, bilet satış görevlisi başta olmak üzere belediye çalışanlarının aralıklı kontrolünün yapılması yoluyla enfekte çalışanların tespit ederek ortamdan uzaklaştırılması
  • Alternatif bireysel ulaşım sistemleri kurması (bisiklet yolları, kolektif bisiklet kullanma sistemi vb)

COVID-19 pandemisiyle birlikte bir kısım beyaz yakalının evden çalışma sistemine geçmesi, araç sahiplerinin ise özel ulaşımı tercih etmesiyle kamusal toplu ulaşımdaki yük önemli ölçüde azalmıştır. Ancak bu durum sosyoekonomik bir özellik göstermektedir ve orta-alt sosyoekonomik tabakaya mensup olanların toplu taşıma araçlarını kullandıkları görülmektedir.

Sağlık Eğitimi:

Belediyeler, topluma hastalık ve korunma yollarını anlatma açısından zengin olanaklara sahiptir. Kentlerin pek çok yerinde bulunan afiş ve reklam panoları, toplum taşıma araçlarının içinde ya da duraklarındaki panolar, kamu alanlarında gösterim yapılan belediye video kanalları bu mesajların iletilmesinde kullanılmalıdır. Topluma verilecek mesajların basit, anlaşılır olmasının yanında çok dilli olması da önemlidir.

Dezenfeksiyon İşlemleri:

COVID-19 pandemi döneminde belediyelerin en fazla yaptığı işlerden biri olan dezenfeksiyon işlemi, kamusal kapalı alanlarda, kamusal alanların elle temas edilen yüzeylerinde (bilet basma yerleri, kapılar vb) olmalıdır. Gelişigüzel, gereksiz bir biçimde ya da abartılı dezenfeksiyondan kaçınılmalıdır.

Sosyal Hizmetler:

Sağlık açısından risk grubu olan kadınlar, yaşlılar, ergen ve çocuklar, engelliler, etnik gruplar, göçmen ve sığınmacılar, salgın dönemlerinde de risklidir. Belediyelerin çoğu mevcut kayıtlarından salgından etkilenme potansiyeli olan riskli grupları tespit etmesi mümkündür.

Toplum Sağlığının Korunması:

Sokağa çıkma kısıtlamaları, bir yönüyle fiziksel hareketin azalması, aile içi şiddetin artışı, ruhsal sıkıntı ve hastalıkların artışına neden olmaktadır. Bazı belediyelerin konuyla ilgili meslek örgütlerinin ya da derneklerin yardımıyla psikolojik danışma hatları kurması, psikologlar aracılığıyla hizmet vermesi, iyi uygulama örnekleridir.

Benzer şekilde, şiddet hattı da yaşamsal önem taşımaktadır. Yine, bazı belediyelerin çevrimiçi sistemlerle evde fiziksel egzersiz programları yaptıkları görülmüştür.

Belediye Çalışanlarının Korunması:

Belediyeler çok çeşitli ve sayıca azımsanmayacak büyüklükte kişiyi istihdam etmektedir, buna belediyenin iştiraklerini kattığımızda sayı daha da büyümektedir. Otobüs şoförü, güvenlik görevlisi (metro istasyonu, otopark vb. kapalı ortamlarda çalışan), cenaze hizmetlerinde çalışan, sosyal hizmet çalışanı, sağlık çalışanı, belediyenin gıda/ekmek satış merkezlerindeki satış elemanı başta olmak üzere önemli bir kısmı toplumun içinde hizmet sunmaktadır ve hastalık açısından risk altındadır. Bu çalışanların aralıklı olarak sağlık değerlendirmelerinin ve testlerinin yapılması gereklidir. Ancak COVID-19 salgın döneminde, ulusal politikalar nedeniyle risk altındaki belediye çalışanlarına düzenli test mümkün olmamıştır.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.

Türk Tabipleri Birliği: ''Salgın Yönetilemiyor, Fırtına Kapıda!''