Unutmayacağız!

07/04/2020

Covid-19 pandemisi baş gösterdiği günden itibaren hem üyelerimizi bilgilendiren yazılar yazdık hem de hükümeti ve kamu otoritelerini uyaran açıklamalarda bulunduk, bulunmaya da devam ediyoruz. Bu dönemde özellikle kamu sağlığı ile yakından ilgili olarak, doktorlar, sağlık emekçileri ve belediye işçileri, gece gündüz halk sağlığı için zorunlu olarak çalışıyor. Ve ne yazık ki bu mücadelede şimdiden yitirdiklerimiz de oldu. Aktif hekimlik yaparken hastalığa yakalanan ve tedavi sonrası hayatını kaybeden değerli hocamız Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Covid-19 salgınında hayatını kaybeden ilk hekim oldu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi İzenerji A.Ş.’ de çalışan üyemiz 42 yaşındaki Aydoğan ADAGÖMELİ Covid-19 virüsünü yenemedi; kronik rahatsızlığı nedeniyle idari izinli olmasına rağmen, salgından kurtaramadık arkadaşımızı. Halk sağlığı için gece gündüz demeden çöpleri toplayan, sokakları temizleyen belediye işçileri büyük risk altında. Zorunlu olarak, halk sağlığın için çalışan belediye işçilerinin sağlığı ve güvenliği için kaliteli koruyucu malzemeler temin edilmeli, iş yerlerinde yaygın test yapılmalıdır.

Bu kara günler geride kalacak ama coronavirüsün bizlere gösterdikleri de hafızalarımızdan silinmeyecek, bilincimizden çıkmayacak.

Sınıfsal ayrımcılığın böylesine ölüm kalım döneminde bile ne kadar arttığını hep birlikte görüyoruz. İktidar tarafından, evde kal çağrıları yapılıyor, medya üzerinden kimi siyasetçiler, sanatçılar, işverenler bu çağrıyı tekrarlarken arkasındaki sınıfsal gerçekliği yansıtmıyorlar ama bunları milyonlar yaşayıp görüyor. İşçiler de evde kalmak istiyor ama kalamıyorlar. Görmeyen gözler, duymayan kulaklar elbet bu sesi duyacaklar;

Ücretli izin verilmeyerek işten çıkarılanlar ya da ücretsiz izne zorlananlar, işe gitmediğinde işinden olacaklar, işe gittiğinde hasta olacaklar, sokaklarda kâğıt toplayanlar, kronik rahatsızlıklarına rağmen çalışmaya zorlananlar, fabrikada üretim durmasın çark dönsün diye çalışmaya zorlanan işçiler, insanca yaşayacak bir ücretten yoksun olan ve sosyal koruma mekanizmaları devreye sokulmadan evde bırakılan yaşlılar, yirmi yaş altı gençlerin evden çıkması yasaklanırken sermayenin çarkı dönsün diye koronavirüs riski altında işe gönderilen gençler sizi unutmayacak.

Kötü günler için kullanılması gereken yedek akçeyi kullandığınızı, devletin kasasının boş bırakılmasını, salgını fırsata çevirme niyetinizi, sermayeye kalkan olmanızı, işsizlik sigortamızı sermaye için kullanmanızı ve bir yatırım aracına dönüştürdüğünüzü de unutmayacağız.

İşçilerin taleplerini dile getiren bizleri dinlemediniz, sermaye için çalıştınız.

Bilimsel gerçekler ve ülkelerin deneyimleri ortadayken kulak asmadınız, toplumu riske attınız. Unutmayacağız.

Gün gelecek bu dengesiz terazi elbet düzelecek, insanlar açken, insanlar can derdine düşmüşken kar ve fırsat peşinde koşanlar hesap verecek.

Yıllarca özelleştirmeye hayır diyen kamusal sağlık, kamusal eğitimden yana olan biz işçileri dinlemediniz. Neo-liberalizm sağlığa zararlıdır dedik, kapitalizm öldürür dedik dinlemediniz. Bugün bunu acı bir şekilde yaşayarak görüyoruz. Her şeyi alınıp satılabilir hale getiren kapitalizm; doğayı, insanı, tüm canlıları sömürdü; havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirletti ve bizi bu noktaya getirdi.

Şimdi görülüyor ki; gün geçtikçe yayılan koronavirüs salgını kamusal sağlık hizmetinin önemini bir kez daha ortaya koydu. Erişilebilir sağlık hizmetinin bulunduğu ülkelerde ölümler daha az yaşanırken sağlık sisteminin çöktüğü ülkelerde ölümler de vaka sayıları da hızla artıyor.

Şimdi görülüyor ki kamusal hizmetler olmadan kamusal sağlık da mümkün olmuyor.

Bir yandan da kapitalizm hepimizi tüketim nesnesi haline de getirdi. Hala bu korona günlerinde dışarı çıkmamasına rağmen internet üzerinden ayakkabı satın alanlar, ihtiyacı dışında tüketim alışkanlığı edinenler var. Bu süreçte tüketim üzerine de düşünmeliyiz. Bu günlerde verdiğimiz her gereksiz siparişin kargo işçilerini riske attığını, onu üretenleri riske attığını unutmamalıyız. Gün dayanışma zamanı, gün kapitalizmin çarklarını kırma zamanıdır.