15/03/2023
Bu topraklarda toplum hafızasının en iyi yaptığı iş, geçmişten dersler çıkararak yeni acıların önünü almak yerine, hep unutmak olmuştur. Devlet ve hükümetlerin büyük çıkar elde ettiği bu unutuş hali, acıların katlanarak çoğalmasına, enkaz yığınlarının sadece geçmişi değil geleceği de içine alarak boğmasına neden oluyor. Şimdi, 6 Şubat 2023’te on ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük bir şok ve acı yaşayan Türkiye toplumu, depremle birlikte fay hatlarıyla dolu bir ülkenin neden hiçbir önlem almadığını, on binlerce insana mezar olan yapılara niçin ve kim tarafından izin verildiğini konuşurken bir yandan da toplum olarak kendi kendimize dayanışmayı örmeye, yardımlaşmaya çalışıyoruz. Yaşanan felaketin boyutlarını sıcağı sıcağına tam olarak göremiyoruz belki ama can havliyle elimizden ne gelirse yapmaya çalışıyoruz. Bu büyük enkazdan çıkış, uzun bir zaman alacak, uzun bir yas sürecinin içindeyken yaşamaya olduğu gibi devam edebilmek çok zor olacak ama yapılacak çok işimiz var. Geriye kalanlar için yeniden inşa edilmesi gereken kentlere ve bu süreçte güçlü ve kararlı bir hafızaya ihtiyacımız var.
Mevcut iktidar, uzun zamandır daha da belirgin hale gelen basiretsizliğiyle yaşanan bu büyük felakette de donup kaldı, organize olamadığı gibi dayanışma için deprem bölgesine giden bütün muhalif kesimleri de engellemeye çalıştı. Depremin bilançosunun ağırlığı altından kalkamayacağını gösteren iktidar sahiplerine tepkiler büyürken; onlar bu haklı eleştirileri yapanlara gözdağı vermeyi tercih etti. Donanımlı bir kurtarma ekibine sahip olmaması; araç gereç eksikliği, hızlı ve etkin müdahalede çok geç kalınması ve ardından bölgeye gerekli iletişim, barınma, hijyen ve beslenme olanaklarının ulaşmaması ve bütün bunları düzenleyecek, koordine edip yönetecek bir kriz merkezinin kurulamaması gibi pek çok aksaklığın yaşanmaya devam ettiği deprem bölgesinde, her felakette ve krizde olduğu gibi emekçiler, işçiler, yoksul halk yığınları sınırlı imkanlarıyla dayanışmaya çalışıyor. Toplumu kutuplaştıran, düşmanlaştıran siyaset anlayışına inat, birlikte yaralarını sarmaya çalışan Türkiye toplumunun her kesimi dayanışmanın iyileştiren gücüne sımsıkı tutunmuş durumdadır. Böyle zamanlarda sınıf bilincinin kaynaklık ettiği sınıf kültürü, toplumsal ilişkilerin ve bağların güçlenmesini daha olanaklı hale getiriyor.
Kaderin değil, sömürü düzeninin, çarpık yapılaşmanın, rant ve talanın neden olduğu bu yıkım, eşit ve insanca yaşama hakkı için daha çok kenetlenmemizi, susturulmaya çalışılan vicdanımızın sesine daha çok kulak vermemizi zorunlu kılıyor. Nefret ve kötülüğü körükleyenlere karşı dayanışmayı, işbirliğini, yardımlaşmayı büyütmek en azından geleceğimizin temellerini sağlamlaştıracaktır.
Genel-İş Üyeleri Deprem Bölgesindeki İllerde:
Depremin ilk gününden itibaren Genel-İş üyesi işçiler de arama kurtarma ekipleriyle birlikte deprem bölgesinde hayat kurtarmak, geriye kalanlar için yaşanılabilir koşullar yaratmak için canla başla çalışıyor.
İzmir’den Hakkâri’ye, Trakya’dan Ağrı’ya uzanan bir dayanışma köprüsüyle deprem bölgesine giden işçiler, depremzedelerin yaşamlarını biraz olsun kolaylaştırmak için durmadan çalışıyor, depremin verdiği hasardan geriye kalanları derleyip toparlamak, depremzedelere bir nebze olsun nefes aldırabilmek için büyük çaba sarf ediyor.
Genel-İş üyesi belediye işçilerinin bu değerli çabasını yüceltmek için değil ama ezilenlerin, işçi ve yoksul halkın dayanışmasının önemini göstermek amacıyla buraya kaydetmemiz gerekiyor. Depremin ilk saatlerinden itibaren başlayan İskenderun Limanı'ndaki yangına müdahale eden itfaiyeciler, İstanbul Ataşehir Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi’ndeki (ATAK) üyelerimiz ile Buca Belediyesinin arama kurtarma ekibi olan BUCAKUT, durmadan yorulmadan arama kurtarma çalışmalarını sürdürüp hayat kurtarmaya çalıştı. Manavgat Belediyesinde çalışan üyelerimiz ve Antalya Büyükşehir Belediyesi ASAT çalışanı üyelerimiz, Hatay'da su arızalarının tespiti için kullanılan akustik ses cihazı ile göçük altında bulunan 3 kişiyi tespit edip kurtarırken aynı zamanda depremden zarar gören şebeke borularını onarıp Hatay ilçelerinin en kısa sürede sağlıklı içme suyuna kavuşması için çalışmalarını sürdürüyor.
Mersin Yenişehir Belediyesi üyelerimiz Hatay, Samandağ ve Adıyaman; Gölbaşı’ndaki üyelerimiz deprem kentlerinin hemen hepsinde sokakları temizleme, çöp toplama ve ilaçlama çalışmaları yaparken; Mersin Büyükşehir Belediyesinde görevli üyelerimiz Adıyaman Gölbaşı ilçesinde depremden zarar gören su ve kanalizasyon hatlarının bakım ve onarımını yapmak için çalışıyor.
İstanbul Sarıyer ve Şişli; Eskişehir Tepebaşı; Antalya Kemer ve Gazipaşa; Çanakkale/Bayramiç; İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı EŞHOT işçileri; Ankara Çankaya ve Yenimahalle; Antalya Döşemealtı ve Manavgat; İzmit; Burdur/Yeşilova; İzmir Kemalpaşa, Konak, Bornova, Beydağ, Çeşme, Urla ve Karaburun Belediyelerinde çalışan üyelerimiz ile Ağrı ve Kocaeli Dilovası Belediyelerindeki üyelerimiz arama kurtarmadan yaralıların hastanelere nakledilmesine, erzak dağıtımından çevre temizliğine, çadır kurulumu çalışmalarından bakım ve onarım işlerine, dayanışma paketlerinin taşınmasından ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına kadar geniş bir çalışma sahasında bütün çabalarıyla var oldular, emek verdiler, dayanışma gösterdiler.
Deprem Bölgesine Giden Genel-İş Üyelerinin Anlattıkları
Mehmet Fatih Barış (BUCAKUT):
“Depremin ilk saatlerinden itibaren ekipmanlarımızla yola çıkmış olmamıza rağmen yollardaki olumsuz hava koşulları ve ana yolların kapatılmış olması dolayısıyla yaklaşık 10 saat diğer kurtarma ekipleriyle birlikte Konya’da bekletildik. 1 gün sonra akşamüzeri Osmaniye’ye vardık. 40 kişilik bir ekip olarak Osmaniye’deki arama kurtarma çalışmalarına katıldık. İlk günler şehirde bir kaos ve koordinasyonsuzluk vardı, kurtarma çalışması yapacağımız adresleri bulmakta zorlanıyor; çadır ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılayamıyorduk. Osmaniye’deki çalışmalar tamamlandıktan sonra depremin 4. gününde Adıyaman’a gittik. Adıyaman’daki 3 bloklu Fırat Sitesi enkazından 50’ye yakın ceset çıkardık. Çoğu cesedi teslim edebileceğimiz yakını bile kalmamıştı. Sevindirici olan 10. günde Muhammed kardeşimize canlı ulaşmamızdı, Muhammed yaşıyor. Ekibimizden 12 kişi hâlâ Kahramanmaraş’ta çalışmalara destek olmaya devam ediyor. Bizim için zor, unutulması mümkün olmayan bir deneyimdi, orada gördüklerimizden sonra psikolojik olarak çok fazla yıpranan ve destek alan arkadaşlarımız var.”
Hakan Göncü (ASAT):
“Depremin 3. gününden itibaren Antalya Belediyesi itfaiye ekibiyle birlikte Antakya Merkez’deki enkaz kaldırma ve arama kurtarma çalışmalarına katıldım. Kurtardığımız, canlı çıkardığımız depremzedeler de oldu; çok sayıda cesedi de enkazdan çıkardık. Gördüklerim içler acısıydı, unutamam. Arama kurtarma çalışmalarından sonra Hassa ve Kırıkhan ilçelerinin içme suyu ve kanalizasyon hatlarının onarım işlerini yapmak için bir süre daha çalışmalarımızı sürdürdük.
Emre Önal (ATAK):
Ataşehir Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi (ATAK) olarak depremin hemen ardından zaman kaybetmeden Hatay’a doğru yola çıktık. Organizasyondaki eksiklikler ve iş bölümü aksaklıkları dolayısıyla, yola çıktığımız andan itibaren bu düzensizliklerle de mücadele etmek zorunda bırakıldık; havaalanında teçhizatlarımız uçağa alınmadı, Adana’dan Hatay’a gitmek için araç bulmakta zorlandık ve saatlerce beklemek zorunda kaldık. Antakya Merkez’e ulaştığımız andan itibaren arama kurtarma çalışmalarımıza başladık ancak ekipman eksikliği dolayısıyla kapasitemizin çok altında bir çalışma gerçekleştirdik. Ambulans yetersizliği ve arama kurtarmanın elektrik olmadığı için gece yapılamaması can kaybını artırdı. Termal kameraların yetersizliğiyle, liyakatsiz yöneticiler ve bürokratik engellerle yaklaşık on gün boyunca gerçekleştirdiğimiz kurtarma çalışmalarından bize kalan; uykusuz geceler ve kâbusa dönüşen rüyalardır. Hep daha fazlasını yapabilirdik duygusuyla mücadele ediyor, gördüklerimizin ağırlığı altında eziliyoruz. Şimdi olası bir İstanbul depreminde bu eksiklik ve aksaklıkların ya da sorumsuzlukların yaşanmaması için çalışıyoruz. Uluslararası arama kurtarma ekipleriyle koordinasyon halindeyiz ve bu yaşananların tekrarı olmasın diye elimizden geleni yapıyoruz.