12.06.2024
Ezber Bozan Devrimci Bir Çıkış: 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi
15-16 Haziran 1970’te gerçekleşen ve Türkiye işçi sınıfı mücadelesi için bir mihenk taşı olan büyük direnişi bir kere daha selamlıyoruz.
Sınıf mücadelesinin bugüne kalan mirası olarak 15-16 Haziran, ülkemizdeki emek ve demokrasi mücadelesinin en güçlü direnişlerinden biri olarak kabul edilir ve işçi sınıfı için, toplumun ezilen yok sayılan tüm kesimleri için bir ilham kaynağıdır.
Aradan 54 yıl geçmesine rağmen bu iki günün her yıl dönümünde aynı önemle hatırlanması; eylemin büyüklüğü, elde edilen kazanımlar, tarihsel önemi kadar bugün işçi sınıfının içinde bulunduğu ağır koşullar için bir yol ve ilham kaynağı olarak görülüyor olmasıyla da ilişkilidir.
15-16 Haziran 1970 süreci, iktidarlar ne kadar güçlü olursa olsunlar, emekçilerin hak, özgürlük ve kazanımlarını savunan örgütlü yapılarını ortadan kaldıramayacağını göstermiştir.
Bu tarihi dersle birlikte keyfi ve antidemokratik uygulamalarla yandaş sendikalar aracılığıyla emek mücadelesinin taleplerini görmezden gelen, esnek-güvencesiz çalışmayı dayatan, düşük ücretlerle işçiyi açlık ve yoksulluğa mahkûm etmeye kalkan anlayış büyük yanılmış, büyük yıkılmıştır.
İnsanca yaşanabilecek bir ücret, sağlıklı-güvenli çalışma ortamı, güvenceli istihdam, örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme-grev hakkı tüm emekçilerin ortak talebi olarak bir kez daha kırmızıçizgi olarak vurgulanmış, elde edilen kazanımlardan kesinlikle vazgeçilmeyeceği bir kez daha gösterilmiştir.
15-16 Haziran, ezber bozan devrimci bir çıkıştır; işçi sınıfının varlığını, gücünü, enerjisini ve kararlılığını açıkça ortaya koyan; özgür sendikacılığa, demokrasiye ve Anayasaya sahip çıkmak için gerçekleşen onurlu direnişin destanıdır. Bugün bu mücadele, inanç, kararlılık ve direngenliği yaşatmayı, sınıf bilincini daha ileri bir düzeye taşımayı bir borç ve zorunluluk olarak gören Genel-İş olarak 15-16 Haziran direnişçilerini yeniden selamlıyor, miraslarını sahipleniyoruz.
Direnişe Giden Süreçte Neler Olmuştu?
Bundan 54 yıl önce, 15-16 Haziran 1970’de sınıf ve kitle sendikacılığını bastırmak isteyen dönemin hükümeti, sermayenin isteği doğrultusunda DİSK’i fiilen ortadan kaldırmaya dönük bir girişimde bulundu. Hükümet, Sendikalar Kanunu’nda değişiklik yaparak 1970'te, çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan bir tasarıyı, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi’nden ardından Senato'dan geçirdi. Yapılan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlamakta, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi.
Yasa taslağı 11 Haziran 1970'te Meclis’te görüşülmeye başlandı. Türk-İş yanlısı CHP milletvekillerinin de desteklediği tasarı sert tartışmalara neden olsa da 12 Haziran 1970’de kabul edildi. Kanunlaşan tasarı esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi akışını önlemeyi amaçlamaktaydı. DİSK ve bağlı sendikalar yeni yasaya tepki gösterdiler. Türkiye İşçi Partisi ise söz konusu yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıklamış ve iptal davası açmıştı.
“Sendika bolluğunu ortadan kaldırmak” gibi öngörüsüz, akıl dışı, ilkel bir düşüncenin ürünü olan bu kanunun iptali için bütün iletişim kanallarını kullanan, diyalog ve müzakereyle yapılan yanlıştan dönülmesi doğrultusunda çaba sarf eden DİSK’li sendikacıların sonuç alamaması üzerine 15-16 Haziran 1970’de, Türkiye'deki geniş çaplı ilk büyük işçi sınıfı eylemi gerçekleşti. İki gün süren eylemlerin sonucunda beş kişi hayatı kaybetti, 200 kişi yaralandı ve yüzlerce kişi gözaltına alındı. 17 Haziran günü pek çok işyerinde direnişler, üretim yapmadan makinelerin başında oturma ya da üretimi düşürme ve yavaşlatma biçiminde devam etti.16 Haziran akşamı sıkıyönetimin ilan edilmesini takiben başta DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler olmak üzere, DİSK ve üye sendikaların yöneticileri ve eylemlere öncülük yaptığı düşünülen işçiler gözaltına alınıp tutuklandı. Tutuklananlar, haklarında halkı isyana teşvik etmek, mala zarar vermek, toplantı ve gösteri yasasını ihlal etmek gibi suçlamalarla yargılandılar. Toplam 260 kişi hakkında 69 ayrı dava açıldı.
Sonuçta, direniş sonuç verdi ve Anayasa Mahkemesi, “sendikalarla federasyon ve konfederasyonlarını kuruluşlarını daha başlangıçta olağanüstü zorlaştıran ve onların geniş ölçüde çalışmaları sonucunda kendilerini beğendirerek üye sayılarını arttırmalarını engelleyici nitelikte olan” düzenlemeyi Anayasa’ya uygun görmedi. Bu nedenle de 274 sayılı Yasa’nın 1317 sayılı Yasa ile değiştirilen 9’uncu maddesinin 2 sayılı bendini ve a, b, c fıkralarını Anayasa’ya aykırı buldu ve iptal etti.